Namaza gidiyorum, alay dizilmiş, İhtişamımla uzuyor yollar. Bazen davet eder kölelerim hayata vücudumu: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..." Vakti altın gibi serpiyorum, Kapışıyor, genç, ihtiyar. Suların ve kuşların sesleri yanım sıra: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..." Ben ki kıtalar keşfetmişim, nesillerden, Ben ki cihan kadar. Gündüzün bittiği yerler karanlık: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var..." 📜 Fazıl Hüsnü Dağlarca
Soyadını alırken dahi özgürlük çağrışımını önceleyen Dağlarca'nın, iltifat görünümlü zulüm fotoğraflarında yer almayışından doğal ne olabilirdi! 1988 yılında Kadıköy postanesindeki P.K 33 nolu posta kutusuna Tel-Aviv damgalı bir mektup gelmiş, zarf açıldığında şairin İsrail'in 40. kuruluş yılı dolayısıyla düzenlenen Uluslararası Şiir Toplantısı'na davet edildiği görülmüştü. Dağlarca, İsrail'e gitmek yerine Uluslararası Şiir Toplantısı yöneticilerine şu telgrafı çekmeyi tercih etti: "Ülkenizin 40. Kuruluş Yılı İçin Düzenlenecek- Uluslararası Şiir Toplantısı- çağrınız bana ulaşmıştır. Filistinlilere karşı kimi çağdışı yaratıklarca sergilenmekte olan vahşeti protesto için toplantıya katılmayacağım."
Reklam
203 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Üsküp'ten Kosova'ya eseri Yavuz Bülent Bakiler'in gezi yazısı türünde kaleme aldığı bir kitaptır fakat sadece gezi yazılarından oluştuğu söylenemez. Bakiler anılarına, düşüncelerine, şiirlere de yer vermiştir. 1976 yılında Yugoslavya'da düzenlenen Struga Şiir Festivali'ne ülkemizi temsil etmesi için Bakiler davet
Üsküp'ten Kosova'ya
Üsküp'ten Kosova'yaYavuz Bülent Bakiler · Diyanet Vakfı Yayınları · 1997696 okunma
Yalnızlık sabahların yaşadığı yalnızlık; Suların içindeki ışıklar kadar ılık. Hüzün, o mısralardan dudakta kalan hüzün; İkindi üstlerinde aydınlığı gündüzün. Uykular, ilk gençliğin gündüz gibi uykusu, Vücudun balık olup içinde yüzdüğü su.
Yakışmadı Fazıl Hüsnü Dağlarca, yakışmadı...
Siz, bir halkın anadilini kanunlarla, kolluk kuvvetleriyle ev içlerine hapsedeceksiniz, anadili dışında bir dille ancak yaşama hakkı tanıyacaksınız, yurdunda yurtsuz edeceksiniz kısaca, sonra da o halktan çıkmış bir büyük edebiyatçıya (Ya­şar Kemal), hiçbir harfi adil olmayan bir davet çıkaracaksınız: "Eğer Kürt ise Kürtçe yazsın da görelim." " Özgürlük olmayınca evren olmaz" diyen Sayın Dağlarca, bülbülün dilini koparıp 'şakı bakalım' demek, daha yaralayıcı değil, yukarıdaki dize­nizin ışığında bakınca bu söze. "Kürtleri şöyle tanımlıyorum( ... ): Türkiye'nin dağlık yerlerinde kalmış, eski ırkların bakiyesi. İçlerin­ de tam Kürt de yoktur. Her türlü ırktan insan vardır aralarında. " Hitler'in Yahudilere bakışı ile sizin Kürtlere bakışınızı, kim, nasıl lehinize çevirebilir? Birisi de çıkıp, "Türkler Türkiye'nin ovalık yerlerinde kalmış eski ırkların bakiyesi" dese, ne söylemiş olur Sayın Dağlarca? Bu bakışın bilimsellikle, çağdaşlıkla, Türk ve Kürt halklarının tarihsel/kültürel gerçeği ile uzak yakın bir ilgisi olabilir mi?
Sayfa 196Kitabı okudu
Adem Ayakta "BAY GÖKYÜZÜNÜN BAHÇESİNDE"
. Otostop çeken bir kadın yolda bir kamyoncuya rastlar kamyoncu kadını da alıp yola devam eder. Gece orman kenarında mola vermek için dururlar birazdan Orman içinde bir villa belirir bahçesinde de tabut taşıyan 3 adam. Neden bu işi gece yaptıkları dikkatlerini çeker kamyoncu adamlara yaklaşır, sorar. Ölen adamın vasiyetinin olduğunu o yüzden
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.