Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deniz

Çocuk
Her yeni güne başlarken, sabah kalktığımda yapacaklarım bellidir. Bana verilen kılavuzda yazanları harfiyen yerine getiririm. Yatağımı nasıl toplayacağım, pijamalarımı nereye kaldırcağım, kahvaltım, tüm gündelik işlerim bellidir. Çünkü ben başka türlü yaşayamam. O kadar şaşkınım ki dünyaya karşı, annem artık baş edemedi benimle. Odamdan
Reklam
Yılbaşı ağacına bir süs iliştirirsin umarsızca Olsa da olur olmasa da Geleneklere bağlı göçebe! İlk kar düşmüştür oralara da Çok olmuştur soğuktan şikayet etmeye başlayalı Yokuşlar daha bir zordur hem soğukta Umut önemli sahip çık ona  Yine yağmur yağar toprağa Güneş kavurur, yaprak düşer Bir yerlerde büyürken aşk ağaçları, sen yenisini dikersin uzak bir diyara ya da yanıbaşına Öldürürsün bir sevgiyi düşünceli bir bencil gibi belki, yenisi gelir nasılsa Ve uzatmalar oynanırken daha çok şey anlarsın Çaresizsin aslında, ayak uydurursun gidişata Şanslıysan bir iz bırakırsın Ama sende hep kendi izlerin kalsın Ben senim aslında, herkesim Bir kelime, bir bakış, bir renk, bir notayım Ve bu da bir can sıkıntısı, yazının icat edildiği zamanlardan Sabrın sınıra ulaştığı anlardan Daha özgür çağlardan
Bu trene kendi isteğimle bindim. Yani yolun sonunda katılmam gereken bir toplantı, gitmek zorunda olduğum bir düğün ya da özlediğim birisi yoktu. Ardımdan el sallayan, beni yolcu etmeye gelen, tren hareket ederken bir süre pencerenin dibinden yürüyen birileri de olmadı. Sabah uyandığımda kararımı vermiştim. Rüyamda mı oldu acaba bu? Her neyse.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Gizli Kadın
Ah be annem! Ne vardı sanki bu kadar kendini unutacak? Hep onu örnek veriyorlar bana; “Annen ne kadar sabırlı bir kadın oysa!”, “Annen ne kadar fedakar, vefalı görmüyor musun?”. Kendimi kötü hissedeyim, hissedeyim de onların kurallarına uyayım istiyorlar. Ama ben annemden öğrendim aslında başkaldırmayı, kendisi yapamasa da benim içime bu tohumları
Aydınlığa doğru ilerliyorsun. Buna ihtiyacın var çünkü. Her şeyi bırakıp beş dakika da olsa gökyüzünün önünde durmaya ihtiyacın var. Yerle gök arasında, yerin dibine daha yakın bir yerdesin sanki. Ama toprakla bir olmak güzel, yağmur kokulu, yumuşak toprakla. Camdaki damlalar kuruyup kalmadan önce daha temiz gösteriyor sanki dünyayı, daha berrak. Her bir damlayı tutmak, hikayesini dinlemek istiyorsun. Yakında kuruyacaklar, bu çiçekler solacak yakında. Sonra yazın kışı, baharda güzü özleyeceksin. Ardında kalan, elinde olmayanı özleyeceksin hep. Boşversene, dokun o damlalara, hikayelerine kulak ver şimdi. Ve zamanı geldiğinde güneşle dans et, rüzgara bırak düşüncelerini, kar tanelerine anlat sen de kendi hikayeni.
Reklam
Elsa’nın Gözleri (Louis Aragon)
“Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde”
Batı Edebiyatında Akımlar II - AÖF Yayınlar
“Garip Şiirini Melih Cevdet, Oktay Rıfat ve Orhan Veli kurmuştur. Orhan Veli’nin daha önceki yazılarının toplamından oluşan Garip Önsözü 1941 senesinde yayımlanacağı zaman üçlü arasında bir tartışma gerçekleşir. Önsöz daha çok Orhan Veli’nin ısrarı üzerine yayımlanır. Diğer ikisi bir önsözle ortaya çıkmanın doğruluğundan şüphelidir çünkü -tıpkı Sürrealizm gibi- geleneksel olan ne varsa yıkmak için yola koyulan akımın, bir bildiri ortaya koyması bu defa kendilerinin yeni sınırlar çizmesi demektir. Bütün kuralları yıkacağız derken kendilerinin yeni kurallar inşa etmesidir. Anday’ın bir yazısında “Ben içinde bir şey ispat etmeye çalışan sanat yazılarını şüphe ile okuyorum.” demesi de bundandır.”