Belki de hep yazdığım kişi. Yazdığım bütün evlatlar, bütün analar, bütün babalar. Kaçıp gidenler, terk edilenler, unutulanlar, unutanlar, hepsi biraz bendim. Belki de sadece akıp kendi kendini bitirmeye uğraşan bir zehirdim.
Nihal gibi büyük boşlukların içinde yok olmaktansa, daha az sevmeyi ve sevilmeyi tercih etmiştim ben. Çok eskiden, tarih kadar eski bir zamanda, bir yerlerde öyle büyük bir boşluk açılmıştı ki, kaybını kaldıramayacaklarımın varlığına da tahammül edemez olmuştum belki de.
Hiç sahip olamadığım herkesin, giden annemin ve ölen babamın intikamını zavallı babaannemden almış olduğuma karar verecektim. Oysa zavallılık babaannemin en son anılmak isteyeceği bir haldi.
Ama babaannem hep böyleydi. Benim için daha fazlasını yapmaya çalışırken, aşırılıkları ve abartısıyla, sevgisinin ihtişamıyla hep işlerimi zorlaştırır, canımı sıkardı.
Bir şeylerin başlaması hep başka bir şeylerin bitmesine denk düşer. Biri bir diğerine dönüşüp size ekleniverir. O zaman geride bıraktığınızı sandığınız her şeyi farkında olmadan yanınıza katarak, peşiniz sıra sürükleyerek yolunuza devam edersiniz. Bunun için yıllar geçtikçe yürümek biraz daha zorlaşır. Ardınızda sürüklenen gürültücü teneke parçalarını göremezsiniz.