Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dilan Bozyel
İnsan olmak, düşünebilen bir canlı olmak ve düşünceleri her zaman yüzde yüz kontrol edememek bir günahın bedeli gibi.
Sayfa 232Kitabı okudu
Dilan Bozyel
Hassas olmak! Aklıma gelen ilk kelimeler bunlar oldu. Bahsettiğim hassaslık, kimi zaman insana tereddütler yaşatabiliyor. Çünkü hassasiyet çoğunluğun besleyip, budayıp, şekillendirerek büyütmek istediği bir his değil. Kimine göre zayıflık ya da korkaklık. Oysa bana göre hassas olmak kocaman yaprakları olan, boyu gökyüzüne yaklaşan, ışığa doğru uzanan kollarıyla asırlık, yüce bir ağaca özenmek gibi. Hassasiyetin her zaman kazandığını görmek isterseniz görebilirsiniz. Bardağın dolu tarafı gibi... Susuzluğu dindirir çünkü yarım bardak su. Kaba ve düşüncesiz huylarla karşılaşıp üzüldüğüm ve nerede hata yaptığımı sorguladığım günlerde bir hassasiyetle karşılaşıp duygulandığım oluyor. İlla üretmek değil, sanatla ilgilenmek bile insana narin bir hassasiyet katıyor. Anlamlı kılıyor her şeyi. Empatiyi güçlendiriyor. Toplumdan başlayarak evrene doğru bir anlayışla yaklaşabiliyor insan. Bunca şeyin üstüne sanatın olumsuz etkilerinden mi bahsedeceğim? Sanırım hayır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Reklam
*Kimsenin neden kimseden memnun olmadığını anlamıyorum. Herkes, birbirini daha iyisiyle değiştirme tehdidinde.*
*Aramalıyız, daha çok aramalıyız. Sonsuz bir arayışın içinde defalarca seçip, defalarca vazgeçmeliyiz.*
*Filmler izleye izleye, film gibi hayatlar düşlüyoruz . Kim bilir bu nedenle beklentiler içinde harcıyoruz senaryolarımızı. Olan, yollarda karşılaştığımız figüranlara oluyor.*
“Olan bitenin farkına, yarım şişe şarapta varmamak lazım.”
Reklam
“Kimsenin neden kimseden memnun olmadığını anlamıyorum. Herkes, birbirini daha iyisiyle değiştirme tehdidinde.”
“Yollardayken, aklıma sık sık evimdeki çiçekler ve kedim geliyor. Susuz kalmalarından korkuyorum. Çiçekler, kediler ve sahipleri arasındaki muhabbeti hiç kimseler bilemez.”
“Oysa kaldığında, yerinden hareket etmediğinde, dünya yalnızca kapladığın hacim kadar güvenli oluyor. Bir gazetenin sayfalarından tanıyorsun hayatı. Sonra zannediyorsun ki kapladığın alanın dışı hep üzücü haberlerle dolu. . . Oysa, senden benden sonra da kötü haberler yazacak gazeteler.”
“Ya hep gitmek istiyorum ya da hep kalmak. Bu beni kimi zaman yoruyor.”
Reklam
Michel Amca yanıma yaklaştı ve seçtiğim yüzüğün üstündeki yazıyı okudu: "Ben, senin ruhunum." Sonra aynada yüzüğe bakmamı istedi. Ruhumla Beyrut'ta eski bir antikacı dükkanında karşılaştığım için mutlu oldum, gülümsedim.
Sayfa 81
Beyrut'tan ilk zamanlarda korkabilirsiniz. Hatta sevmeyebilirsiniz... Derken kendinizi ona aşık olmuş halde bulursunuz. Bir daha ayrı kalmaya dayanamazsınız. Paris'e ilk görüşte aşık olursunuz. Hatta bir daha ayrılamayacağınızı zannedersiniz. Lakin zamanla yorulursunuz, soğursunuz. İkisi de aşkın arayış halleri.
Kimsenin neden kimseden memnun olmadığını anlamıyorum. Herkes, birbirini daha iyisiyle değiştirme tehdidinde.
Sayfa 43
"... yeryüzünün yolcu bekleme salonu olduğunu, tüm yolcuların -bizlerin, hepimizin- taşıdığı ağır bavullarında anıları, soruları, kaygıları, hasretleri taşıdığını; Herkesin -hepimizin- gitmeye, kaçmaya çalıştığını, işte bu nedenle acılarımızı evimiz yapmamamız gerektiğini..."
Sayfa 40
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.