Cenevizli antikacı B. Embriaco, dünyanın sonunun geldiği, kıyametin yaklaştığı bir dünyada yaşar. Allah’ın bilinmeyen yüzüncü bir adının olduğu ve bu adın geçtiği bir kitabın olduğunu öğrenir. Bu kitapta bulunan kehanetler ancak dünyanın sonunun gelmesini durduracaktır. İç dünyası fazlaca karışık olan karakterimiz, kitabı bulmak için uzun bir yolculuğa çıkar. Bu yolda ölümle yüzleşir, âşık olur ve dünyanın sonunun geldiği söylentileri içinde gelgitler yaşar ama sonunda yolculuğu tamamlar...
Kitap gerçekten merak uyandırıcıydı. Karakterin çıktığı tarihsel yolculuk, pek çok şehri anlatması ve özellikle Osmanlı Dönemi Sakız Adası’nda geçen bölümler ilgimi çekti. Fakat ilk bölümlerden sonra ağır ilerleyen kurgu okumamı yavaşlattı. Osmanlıya karşı negatif söylemlerin olması da söz konusu. Yazarın “Doğu’nun Limanları” ve “Semerkant” adlı eserlerini çok daha severek okuduğumu söyleyebilirim. Yine de bu benim yorumum belki sizin ilginizi çeker diye burada dursun.
“Kendi kanılarım vardır ama dünyanın soluk alıp verişine sağır değilim.”
“Dünyanın batmak üzere olduğu hissedildiğinde bir şeylerin ayarı bozulur, insanlar ya en koyu sofuluğa ya da en yoğun sefahate dalar giderler.”
“Aşk, arzuyla olduğu kadar sabırla da beslenir.”
Yüzüncü AdAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20186,8bin okunma
Albert Camus’un 1947’de yazdığı Veba adlı romanıyla Cezayir’in Oran şehrine gidiyoruz. Veba hastalığı şehirde korkunç günler yaşatırken, Rieux isimli doktor (kitabın anlatıcısı) hastalığa kader diyen ve mücadele etmeyen insanlara başkaldırır. Kitabın arka planında ise vebadan hareketle Fransa’daki Nazi işgaline metafor yapılması var.
Camusa’a göre her birimiz içimizde zaten umutsuz, ıssız ve ruhumuzu kemiren bir tür veba taşımaktayız. Bununla baş etmenin yolu mücadele ve başkaldırıdır. Camus’un deyimiyle: “Umut ancak başkaldırmayla mümkün olur.”
Albert Camus Veba, Albert Camus ile tanışma kitabım oldu. İlk bölümleri çok akıcı geldi; sonrası için aynı şeyi söyleyemesem de kitabın kurgusu, geçtiği dönem ve hastalık merak uyandırıyor. Sevdiğim, hayata dair dersler aldığım bir parça olarak kütüphanemde yerini aldı. Tavsiye edilir.
VebaAlbert Camus · Can Yayınları · 202420,1bin okunma
Nobel ödüllü yazarın eseri varoluşçuluk akımıyla yazılan felsefi bir kitap. Başkarakterimiz Hindistan’da yaşayan Siddhartha, arkadaşı Govinda’yla beraber iç huzuru yakalamak için yolculuğa çıkar. Kendilerini bulma ve öze dönme yolculuklarında pek çok olay gerçekleşir. Kitabın kilit noktası da işte bu yolculukta yaşanan olaylarda gizli.
Budizm felsefisini işleyen bu eser çok ilgimi çekti. Kitabın dili çok akıcı bir çırpıda ve merakla okudum. Hayatın anlamını ve huzurunu farklı bakış açılarıyla ele alması adına içerdiği mesajlar çok dikkatimi çekmişti. Hindistan-Buda kültürüne merakı olanlar ve de hayatın mânâsı adına
kafa yoranlar bu kitabı çok sevecektir.
“Her şeyin başı ve sonu aynıdır. Onları kategorize edip zorlaştıran bizleriz. Eksik bir duygu, yarım bir kavrayışla yaşıyoruz hayatı. Oysaki hakikat görebilene aşikârdır; orada, burada değil, her yerdedir.”
“Her şeye rağmen sıcaktı güneş. Her şeye rağmen üstesinden geliyordu insan.Hayat bir şekilde günleri birbiri ardına eklemenin bir yolunu buluyordu, her şeye rağmen…”