Beşerdeki cüz'î irâdeye ve irâde hürriyetine gelince: Bu, beşeriyetin cehlinden ibarettir. Kendisini murada kavuşturma yoluna sevkeden sebepleri (yani ilâhi kayyûmiyeti) bilmediği için insan, kendinde intihap ve teemmül ile tezahür eden bir irâde hürriyeti, yani cüz'î irâde var zanneder. İnsan, eğer ihtiraslarının hâkimiyetinden nefsini kurtarır ve aklî görüşü vasıtasıyla ilâhi ayniyette müstehlik olursa ancak o vakit "hür" addolunur. Ahlâkın ve maneviyâtın temeli "ilâhi aşk"tır.
Sayfa 102 - Spinoza'ya göre:
Feuerbach'a göre Tanrı'yı icat eden insanın kendi duygu ve özlemleridir (projeksiyon). Din, yabancılaşmış insan bilincidir. Bu sebepten dolayı, din bize aslında Tanrı hakkında bilgi vermez, ama bunun yerine kendimiz hakkında bilgi saglar. Yani teoloji aslında antropolojiye indirgenebilir. Bu noktada kalmayan Feuerbach, Comte gibi, Tanrı yerine "insanlık"ı bir kült objesi haline getirir. Hümanistik teoloji olarak da adlandırılan bu görüşe göre, teslisin yerini, insanların üç özelliği alacaktır: akıl, irade ve aşk.
Sayfa 33 - İletişimKitabı okuyor
“Din, o muhteşem kâinatın yaradılışını Allah'a bağlar ve huzura kavuşur, onun için din insanlara huzur ve güven verir, insanoğlunun en çok merak ettiği sorunun cevabını kendince bulmuştur çünkü; felsefe ise, demin de söylediğim gibi dinin huzursuz kardeşidir, o, bulunan hiçbir cevaptan tatmin olmaz, her cevaptan sonra yeni bir soru daha sorar…”
Sayfa 109 - (e-kitap)
🌸Muhyiddin b. Arabî Hazretlerinin belirttiği gibi;🌸
insanı hakk yolunda hedefine ulaştıracak tekşey, 🌸*dinin ilmi ve edebidir*.🌸 İstenen her güzellik onda mevcuttur.
İnsanın aklı, hissi ve muhabbeti ile bu yolda delil değil, ancak destek olabilir. Nakşî yolunun büyüklerinden
🌸🌹❗Abdurrahmân-ı Tâhi Hazretleri,🌸🌹❗
bu gerçeğe şöyle dikkat çekmiştir:
👉🏻“Tarikat, insanlar arasında dolaşır; şeriata bağlı olanın da olmayanın da kalbine girer. Fakat,
bir süre sonra, şeriata bağlı olanda kalırken, şeriata bağlı olmayandan çıkıverir
🌹🌹🌹Gavsu’l-A’zam
Seyyid Sıbğatullah el-Arvâsî (k.s) 🌹🌹🌹zamanında şeriat ilmini bilen ve ona göre hareket eden bir kadın
sûfiye vardı.
Diğer kadınlar onun hâlini beğenmeyip: (“Onda aşk ve muhabbet yoktur”) derlerdi.
Gavs (k.s) vefat ettikten sonra, işleri sırf muhabbete dayalı kadınlar söndü gitti, ama bu kadın eski
hâlini koruduğu gibi, çevresine de faydalı oldu.