Neden böyle bir başlık attım?
Bilim ve sanatların insanlığı götürdüğü noktaya karşı çıkan yazarın aksi bir hedef belirtmesi gerekmez mi ? Peki yazarın deyimiyle bizi yabancılaştıran bu oluşumlardan kaçmak için istikamet neresi olacaktır ? İşte bu sorularla zihnimde kendimle tartışırken (bir ben var benden içeri) imdadıma Frederic Gros'un Yürümenin Felsefesi adlı kitabında J.J Rousseau hakkında yazdıkları yetişti.
Kitapta Rousseau'ya ait olan görüşler alıntılanmış ve Rousseau şöyle diyor: " Günün geri kalanını ormanda geçiriyor, ilk çağların resmini arayıp buluyor ve öyküsünü cesurca karalıyordum. İnsanların acınası yalanlarını yakalıyor, hiç sakınmadan insan doğasını tüm çıplaklığıyla ifşa ediyor, onu biçimsizleştiren, başkalaştıran zamanın ve olayların seyrini kovalıyor, insanın yarattığı insanla doğal insanı mukayese ederek onlara sözde mükemmeliyetleri içinde yer etmiş sefaletlerinin gerçek kaynağını gösteriyorum."(Gros, 2022:70)
"Onca felsefenin, insaniyetin nezaketin ve haşmetli vecizenin ortasında, yanıltıcı ve boş bir dış görünüşten, faziletsiz şereften, irfansız akıldan ve mutluluk barındırmayan hazdan başkası yok elimizde."(Gros, 2022:71)
Daha nice alıntı bulunan Yürümenin Felsefesi adlı kitabın bu bölümü Rousseau'yu tanımak ve hatta Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev'ini anlamak için önemli. Rousseau, kısaca ifade edecek olursak, modern zamanın getirdiklerini reddediyor ve ilkel insanın dünyasına kucak açarak, doğal olan insanı yapaylığından arındırmayı hedefliyor.