"Nereden geldiğini , kim olduğunu asla unutma, çünkü etrafindaki kimse unutmaz bunu. Kendi gerçeğini güce çevir. Böylece hakkındaki gerçek asla zayıf noktan olmaz. Gerçeğin senin zırhın olsun ki, kimse seni o gerçeği kullanarak incitemesin."
bu sözcükler hatırlayınca gözlerimiz doluyor bu sözcükleri unutmalıyız çünkü artık kimse bize böyle şeyler söylemiyor bu sözcüklerin anısı da taşınamayacak kadar ağır
bu ruh haline tutunmayı bilse, istediği an bu çoşkuyu çağırıp, küçük çocuklara yaptıkları gibi, zihninde kendini kucaklayıp havaya fırlattıktan sonra tekrar yakalamayı becerebilse...
Dilin kalbin inanmadığı laflar etmesi ne kolay. Elbette aşkım, ben de seni, sonsuza kadar.
Onlar da bir zamanlar gerçekti (daha geçen hafta gerçekti, daha dün gerçekti), ama insanin yüreği bir anda rüzgarlarin uğuldadığı bir vadi. şimdi tam da o anda hissedilmiyor diye, kim cesaret edip de "Ben değil, en azından şimdi değil," diyebilir? Yarın geri gelebilir, ama bugün olmayışının itirafi, o itirafin yıkımı dönüşle tamir edilebilir mi? (Edilemez.) Dün olan ve belki yarın dönecek olanın hatrına , insan bugün de
"Evet," der, "hem de öylesine çok ki."
Sevgi, zamanin kesintisiz bir bütün oluşuna duyulan saf bir inancin katılaşıp aramıza çökmesi değildir de nedir?
bir büyüyle son yıllarda olan her şeyi unutuversem, yepyeni bir güçle yaşamaya yeniden başlasam ne iyi olurdu....
yaşamak istiyordum, hayata tapıyordum!