Merhaba sevgili okurlar. Az önce münazarasını izlediğim bir konu doğrultusunda bu iletiyi oluşturma gereği hissettim. Konumuz Ötanazi. Kitaplarla bir alakası var mı? diyecek olursak bu konuyu biraz daha araştırıp okumalar yapacağım için "evet, var" diyebilirim.
Münazara linki: youtu.be/WnFyQtvvN3A?si=... (Ötanazi:
İnsanoğlu kendi ihtiyaçlarını giderme konusunda en az zahmete katlanmaya mütemayildir ve çalışmak bir zahmet biçimidir, o halde yapacağı en doğal tercih, çalışmaya oranla daha zahmetsiz ve kolay bulduğu yağmalama girişimidir. Tarihin açıkça kanıtladığı gibi ne din ne de ahlak tek başlarına bu eğilimi durdurabilmişlerdir.
Tanrı bizlere, hayat dediğimiz bedeni, fikri ve ahlaki boyutları olan bir armağan bahşetmiştir. Ancak, Tanrı, bize, onu korumak, kollamak, geliştirmek ve mükemmelleştirmek sorumluluğunu da yüklemiş, bunu başarabilmemiz için de bizleri muazzam yeteneklerle donatarak doğal zenginlikler ortamına yerleştirmiştir. Sahip olduğumuz yeteneklerle, doğal kaynakları işe yarar mallar haline getirir ve kullanırız. Hayatın, önceden belirlenmiş bir istikamette sürdürülebilmesi için böyle bir süreç zorunludur.
Her türlü kusurunu "doğal" kavramı ardına gizleyerek eylemini bir suç olmaktan çıkartmaya çalışan ve dolayısıyla hayvanlığını meşrulaştıran insancıkları, ısrarla insan haklarına sahip birer insan olarak tanımlayan Hukuk'a inanmıyorum. İnsan olmak, doğuşla gelen biyolojik vasıflara dağıtılan bir hak olmamalı; eğitim ve davranışlarla kazanılan bir değer olmalı ve adil bir düzen isteniyorsa şayet, herbir davranış tek tek itibara alınarak derecelendirme yöntemiyle "insan olmak"lık bir yasa olarak kurallaştırılmalı...
Hukuk literatüründe tabii hakim doğal yargıç tanımı açık; Tabii hakim,atfedilen suçun işlendiği tarihte var olan ve yetkileri yasayla açıkça belirlenmiş mahkemenin yargıcıdır. Doğal mahkeme ya da doğal yargıç;suçun işlenmesinden önce yasayla kurulmuş,yasayla yetkisi kılınmış mahkeme ve onun yargıcıdır.
Oysa sıkıyönetim askeri mahkemeleri kanunla değil,Milli Savunma Bakanlı
ğınca olaydan önce değil,sıkıyönetim ilanından ve olaylarla sanıkların az çok belli olmasından sonra, ilerisi için değil kurulmalarından önce işlenen suçlara bakmak için,hatta asıl bunun
için kurulur.
Ölüm cezasını bir mahkeme değil,bir kurul vermiştir.Bir kişiye”hakim”,bir kurula “mahkeme” adını verebilmesi için o kişinin hukuk eğitimi görmüş hakim ve o kurulu oluşturan kişilerin
bağımsız olmaları,yansız olmaları,
hakim güvencesine sahip olmaları,
doğal hakim niteliğinde bulunmaları
zorunludur.Bu niteliklere sahip olmayan kişilerden oluşan bir kurula
mahkeme adı verilemez,Bu adı verseniz bile o mahkeme olmaz.O bir kuruldur. İl idare kurulu,ilçe idare kurulu ya da her hangi yönetsel bir kurul gibi.Ama mahkeme değildir.Bu,Anayasanın ve hukukun
temel ilkesidir
İnsanlar Rousseau'nun tasavvur ettiği gibi, bir toplum oluşturup sonra kendilerine kanunlar üretemezler. Çünkü hukukun varlığının, bir toplumda yaşama fikrinde zaten var olduğu farz edilir. Hukuk yazılmadan çok önce zımni olsa da gerçektir ve toplumsa çatışmaları inceleyerek ve bu çatışmaların çözümlerine imkân veren ortak varsayımları açığa çıkararak hukuku keşfetmek yargıcın görevidir. Bu nedenle, doğal durumunda hukuk, parlamentonun yasama yetkilerinden önce gelen, yüzyıllar boyunca parlamentoyu bir yasama organı olarak değil, işlevi mevcut emsallerin incelenmesiyle cevaplanamayan soruları çözmek olan başka bir hukuk mahkemesi olarak gören İngiltere'nin teamül hukuku modeli üzerinde yorumlanmalıdır.
Bizim asıl anladığımız , burada hukuk bakımından bir hak yoksa da insani , doğal bir hak vardır , sağduyunun ve vicdan sesinin hakkı vardır , varsın bizim hakkımız insanların çürümüş hiçbir kanun kitabında yazılı olmasın.