D’Amato’nun baş hukuk danışmanı Gregg Rickman, İsviçreli bankerlere neler yaptıklarını anlatıp övünebiliyordu: “Onları, gündemi belirlediğimiz bir alana, kamuoyunun önüne çıkardık. Bankerler bizim çöplüğümüzdeydiler. Doğal olarak, hâkim de bizdik, jüri de bizdik, cellat da bizdik.“
Sayfa 108 - KutadguKitabı okuyor
Hilafet Üzerine - V
Lozan'da müttefikler devletin başının kim olduğu sorusunu gündeme getirdiğinde oldukça pratik bir mesele ortaya çıktı. Muhafazakarlar doğal olarak gözlerini Halife'ye çevirdiler. Sonradan Abdülmecit'in davranışları ve yurtiçi ve yurtdışında gördüğü ilgi, inkılapçıları devrimci bir hamleye yöneltti. Mustafa Kemal'in Anadolu turundan 7 ay sonra ve barış antlaşmasının imzalanmasından 3 ay sonra, BMM tarafından cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal ilk cumhurbaşkanı seçildi. ...Hilafetin kaldırılması ve hızlı sekülerleşme tedbirleri ile gerçekleştirilen şey radikal bir devrimdi. Osmanlı hükümetinin hukuk danışmanı ve 1924'teki gelişmeleri yakından gözlemleyen Kont Ostrorog'un dikkati çektiği üzere "bu olay 14.yüzyıldan bu yana Doğu tarihinde meydana gelen en önemli olaylardan biriydi."
Reklam
Bravo !
Kürtler, Türklerle birlikte Türkiye Cumhuriyetinin bir parçası olmak istemiyorlarsa, bu benim anlayabileceğim bir şey. Ama tavsiye edebileceğim bir şey değil. Bir halkı veya bir halk aşamasına gelmiş, ayrı bir halk olduğu bilincini kazanmış bir topluluğu, karşı yönde bir iradesine rağmen, bir başka halkın içinde tutmanızın ne pratiği vardır, ne de ahlakiliği. Son tahlilde, bireyler gibi halklar ve ulusların da kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarının olduğunu düşünürüm. Kürtlerin ayrılmaları durumunda Türkiye’nin çeşitli bakımlardan kü­çülmesi beni fazla üzmez. Kötü bir evliliktense çiftlerin birbirinden ayrılması daha iyidir. Bu sebeple üzülmem, kimseye kin veya öfke duy­mam. Kürtler benimle birlikte yaşamayı düşünmüyorlarsa bu onların doğal hakkıdır. Fakat bu ayrılmanın barış içinde gerçekleşmesini yeğle­rim. Halkların eğer böyle bir iradesi varsa bu iradenin silah veya baskı yoluyla değil, barış içinde ve hukuk yoluyla tezahür etmesini isterim.
18. yüzyıla kadar cadı avı yapan ve yargılamalarda Tanrı'nın iradesini, belli fiiller yaparak bilebileceklerine inanan Avrupa, İslami fıkıh usulü metinlerini, oryantalizmin geliştiği 19-20. yüzyılda nasıl anlayabilirdi? Daha dün, suya attıkları bir kadının suya batması ve batmaması ile cadı olup olmadığına karar verirken bugün, bir metin üzerinden hukuk tartışmayı, metnin içindeki ibareleri tasnif ederek ibarelerin bir anlama delalet güçlerini sınıflamayı, bu tasnife dayalı bir usul oluşturup sonra neredeyse tamamen soyut zeminde bunları tartışarak metafizik olgulara sığınmadan rasyonel bir fıkıh geliştirmeyi ele alan metinleri nasıl anlayabilirler: Doğal olarak anlayamadılar.
Devlet kendiliğinden var olan bir şeydir. Hukuk uzmanları meşru bir yolla nasıl kurulabileceğini bilmeye çalışsalar da bir tür doğal nesnedir. Devlet kendiliğinden olguların düzenidir ve siyasi bilgi onu yasal kavramlaştırılmalarından ayrıştırır. Siyasi bilgi insanların haklarına ya da beşeri veya kutsal kanunlara ilişkin değildir, yönetilmesi gereken devletin doğasına ilişkindir. Devleti yönetmek, ancak gücü bilindiğinde mümkündür: Bu bilgi sayesinde devamı getirilebilir. Devletin kapasitesi ve onu büyütmenin yolları bilinmelidir. Diğer devletlerin, kendi devletimin rakibi devletlerin gücü ve kapasitesi de bilinmelidir. Yönetilen devlet diğerlerine dayanabilmelidir. Dolayısıyla devleti yönetmek genel mantık, irfan ve tedbirlilik prensiplerinin gözetilmesinden fazlasını içerir. Belli miktarda belirli -devletin gücüne dair somut, kesin ve ölçülebilen- bilgi gereklidir.
Sayfa 196 - Profil KitapKitabı okudu
İnsanoğlu kendi ihtiyaçlarını giderme konusun­da en az zahmete katlanmaya mütemayildir ve çalışmak bir zahmet biçimidir, o halde yapacağı en doğal tercih, çalışmaya oranla daha zahmetsiz ve kolay bulduğu yağmalama girişimi­dir. Tarihin açıkça kanıtladığı gibi ne din ne de ahlak tek başlarına bu eğilimi durdurabilmişlerdir.
Reklam
Hukuk, doğal bir meşru müdaafa hakkının organizasyonudur.
Hayat.
Tanrı bizlere, hayat dediğimiz bedeni, fikri ve ahlaki boyutları olan bir armağan bahşetmiştir. Ancak, Tanrı, bize, onu korumak, kollamak, geliş­tirmek ve mükemmelleştirmek sorumluluğunu da yüklemiş, bunu başarabilmemiz için de bizleri muazzam yeteneklerle donatarak doğal zenginlikler ortamına yerleştirmiştir. Sahip olduğumuz yeteneklerle, doğal kaynakları işe yarar mallar haline getirir ve kullanırız. Hayatın, önceden belirlenmiş bir istikamette sürdürülebilmesi için böyle bir süreç zorunludur.
Emirle Gelen İdam Karar
Hukuk literatüründe tabii hakim doğal yargıç tanımı açık; Tabii hakim,atfedilen suçun işlendiği tarihte var olan ve yetkileri yasayla açıkça belirlenmiş mahkemenin yargıcıdır. Doğal mahkeme ya da doğal yargıç;suçun işlenmesinden önce yasayla kurulmuş,yasayla yetkisi kılınmış mahkeme ve onun yargıcıdır. Oysa sıkıyönetim askeri mahkemeleri kanunla değil,Milli Savunma Bakanlı ğınca olaydan önce değil,sıkıyönetim ilanından ve olaylarla sanıkların az çok belli olmasından sonra, ilerisi için değil kurulmalarından önce işlenen suçlara bakmak için,hatta asıl bunun için kurulur.
Sayfa 43 - AykKitabı okudu
Emirle Gelen İdam Kararı
Ölüm cezasını bir mahkeme değil,bir kurul vermiştir.Bir kişiye”hakim”,bir kurula “mahkeme” adını verebilmesi için o kişinin hukuk eğitimi görmüş hakim ve o kurulu oluşturan kişilerin bağımsız olmaları,yansız olmaları, hakim güvencesine sahip olmaları, doğal hakim niteliğinde bulunmaları zorunludur.Bu niteliklere sahip olmayan kişilerden oluşan bir kurula mahkeme adı verilemez,Bu adı verseniz bile o mahkeme olmaz.O bir kuruldur. İl idare kurulu,ilçe idare kurulu ya da her hangi yönetsel bir kurul gibi.Ama mahkeme değildir.Bu,Anayasanın ve hukukun temel ilkesidir
Sayfa 22 - AykKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.