Her türlü kusurunu "doğal" kavramı ardına gizleyerek eylemini bir suç olmaktan çıkartmaya çalışan ve dolayısıyla hayvanlığını meşrulaştıran insancıkları, ısrarla insan haklarına sahip birer insan olarak tanımlayan Hukuk'a inanmıyorum. İnsan olmak, doğuşla gelen biyolojik vasıflara dağıtılan bir hak olmamalı; eğitim ve davranışlarla kazanılan bir değer olmalı ve adil bir düzen isteniyorsa şayet, herbir davranış tek tek itibara alınarak derecelendirme yöntemiyle "insan olmak"lık bir yasa olarak kurallaştırılmalı...
Hukuk literatüründe tabii hakim doğal yargıç tanımı açık; Tabii hakim,atfedilen suçun işlendiği tarihte var olan ve yetkileri yasayla açıkça belirlenmiş mahkemenin yargıcıdır. Doğal mahkeme ya da doğal yargıç;suçun işlenmesinden önce yasayla kurulmuş,yasayla yetkisi kılınmış mahkeme ve onun yargıcıdır.
Oysa sıkıyönetim askeri mahkemeleri kanunla değil,Milli Savunma Bakanlı
ğınca olaydan önce değil,sıkıyönetim ilanından ve olaylarla sanıkların az çok belli olmasından sonra, ilerisi için değil kurulmalarından önce işlenen suçlara bakmak için,hatta asıl bunun
için kurulur.
Ölüm cezasını bir mahkeme değil,bir kurul vermiştir.Bir kişiye”hakim”,bir kurula “mahkeme” adını verebilmesi için o kişinin hukuk eğitimi görmüş hakim ve o kurulu oluşturan kişilerin
bağımsız olmaları,yansız olmaları,
hakim güvencesine sahip olmaları,
doğal hakim niteliğinde bulunmaları
zorunludur.Bu niteliklere sahip olmayan kişilerden oluşan bir kurula
mahkeme adı verilemez,Bu adı verseniz bile o mahkeme olmaz.O bir kuruldur. İl idare kurulu,ilçe idare kurulu ya da her hangi yönetsel bir kurul gibi.Ama mahkeme değildir.Bu,Anayasanın ve hukukun
temel ilkesidir
İnsanlar Rousseau'nun tasavvur ettiği gibi, bir toplum oluşturup sonra kendilerine kanunlar üretemezler. Çünkü hukukun varlığının, bir toplumda yaşama fikrinde zaten var olduğu farz edilir. Hukuk yazılmadan çok önce zımni olsa da gerçektir ve toplumsa çatışmaları inceleyerek ve bu çatışmaların çözümlerine imkân veren ortak varsayımları açığa çıkararak hukuku keşfetmek yargıcın görevidir. Bu nedenle, doğal durumunda hukuk, parlamentonun yasama yetkilerinden önce gelen, yüzyıllar boyunca parlamentoyu bir yasama organı olarak değil, işlevi mevcut emsallerin incelenmesiyle cevaplanamayan soruları çözmek olan başka bir hukuk mahkemesi olarak gören İngiltere'nin teamül hukuku modeli üzerinde yorumlanmalıdır.
Bizim asıl anladığımız , burada hukuk bakımından bir hak yoksa da insani , doğal bir hak vardır , sağduyunun ve vicdan sesinin hakkı vardır , varsın bizim hakkımız insanların çürümüş hiçbir kanun kitabında yazılı olmasın.
Devrim, feodal imtiyazların ortadan kaldırılmasına, miras ve mülkiyet ilişkilerini Kilise hukukundan ayırmaya yardımcı olmuştu ama büyük sorun hala çö zülememişti. Yeni kanun, eski gelenekleri göz ardı ederek tümüyle soyut doğal hukuk ilkeleri üzerine mi kurulacaktı yoksa 1789'dan bu yana mülkiyet alanında ve insanlarda meydana gelen tüm değişiklikleri de dikkate alarak birbirine rakip olan Roma ve geleneksel hukuk arasında denge kurmaya mı hedef lenecekti?
Selamlar, ben Leyla.
"Ölüm, ölüm dediğin nedir ki gülüm, ben senin için yaşamayı göze almışım."
Mafya ve avukat konulu bir kitapta aklıma Polat ve Elif çiftinin gelmesi kadar doğal bir şey yok, o yüzden kısa bir sululuktan sonra konumuza dönelim.
Son zamanlarda okuduğum soğuk Rus mafyalarından sonra Akdeniz’in bağrından kopup gelmiş kırma İtalyan mafyası Dante Salvatore resmen ilaç gibi geldi. "Kırma" dememin sebebi kendisinin yarı İngiliz yarı İtalyan olması, hakaret içermeyen bir ifade. Dante kötü bir adam, kendisi New York şeytanı ve aynı zamanda Capo’su. Günün birisinde işlemediği bir cinayet üstüne kalır ve Soğuk Buzlar Kraliçesi avukat Elena olaya dahil olur. Kendisi günü kurtaracak esas avukat değil, yalnızca Dante'nin hukuk ekibinde çalışan bir kadın ancak hırslı tabiatı sayesinde bu olayla Dante’yle tanışır.
Dante kadar somut bir kötü olmayan Elena, kendi şeytanlarıyla savaşan ve aldığı savaş yaralarıyla buzdan bir prensese dönüşen yaralı ruhlu minik kuştur. Kocası kız kardeşiyle kaçmış çocukken yaşadığı travmalar peşini bırakmamış ve küçükken mafyaların elinden çok çekmiş kötülerin düşmanı adaletin baş savunucusudur.
Acaba sıcakkanlı İtalyan mafya babası Elena’nın buzlarını eritecek kadar ateşe sahip midir? Okuması kolay ama bir yerde psikolojik çıkarımlar yüzünden içimi bayan bir kitaptı. Ancak Dante’yi o kadar sevdim ki bunların hepsini görmezden gelebilirim.
İnsanlar doğal bir yasa tarafından yönetilmeye zorlanmış olsaydı, her kişi, zorunlu biçimde, yol gösterici olarak aklı seçecekti, çünkü doğa yasaları Tanrı'nın saptadığı yasalardır, onun varlığının özgürlüğüyle aynı özgürlükte yasalardır, dolayısıyla bu yasalar tanrısal doğanın zorunluluğundan doğarlar, bu yüzden de ölümsüzdürler ve bozulamazlar. Ama insanlar akıldan çok isteğin peşine düşerler, bununla birlikte doğanın düzenini bozmazlar, ama zorunlu olarak ona boyun eğerler; demek ki, vurdumduymaz kişi ve aklıkıt kişi doğal hukuk tarafından yaşamlarını bilgece düzenlemeye zorlanamazlar, nasıl hasta kişi sağlıklı bir bedene sahip olmaya zorlanamazsa.