Stanley: Benimle gelmek ister miydiniz?
Lulu: Nereye?
Stanley: Hiçbir yere. Gene de giderdik.
Lulu: Nereye giderdik?
Stanley: Hiçbir yere. Gidecek hiçbir yer yok ki! Sadece giderdik. Ondan ötesi önemli değil.
+ Benimle gelmek ister miydiniz?
- Nereye?
+ Hiçbir yere. Gene de giderdik.
- Nereye giderdik?
+ Hiçbir yere. Gidecek yer yok ki, sadece giderdik. Ondan ötesi önemli değil.
İkinci kitap Bella üzerinden, onun yaşlanmakla ilgili bir kabus görmesiyle başlıyor. Bu yüzden on sekizinci yaşını kutlamak istemiyor. Ancak Edward ve Alice önderliğinde, Cullen'lar minnoş kızımıza bir doğumgünü partisi düzenliyor. Bu partide hediyeleri açarken her zamanki sakarlığı üstünde olan Bella, elini kanatıyor. Kontrol konusunda sıkıntıları olan Jasper, kan kokusuna kayıtsız kalamayınca Bella'ya saldırı girişiminde bulunuyor. Bu olaydan sonra Edward kendisini suçlu buluyor ve ailesini de alarak kasabadan uzaklaşıyor. Böylelikle Bella büyük bir bunalıma giriyor. Onu çok severken, Edward kalbinde derin yaralar açıyor. Ailelerin girişimiyle, Bella'nın yakın arkadaşı Jacob'la daha fazla vakit geçirmesi sağlanıyor.
Bu arkadaşlıkta, Bella hayatının Edward'sı bir önemi olmadığı için çılgınca şeyler yapmaya başlıyor. İkilimiz yakınlaşırken Bella, Jacob'ın en büyük sırrını da öğreniyor. Sonlarda ise Edward, çok büyük bir yanlış anlaşılma ile hayatını sonlandırmaya karar verir. Bunu sezen Alice ise, Bella ile Edward'ı kurtarabilmek için büyük bir mücadeleye girer. Sade ve sürükleyici anlatımıyla, özellikle Bella'nın geniş psikolojik tahlilleriyle yine çok iyi bir kitaptı
Bu sezon Ankara Devlet Tiyatrosunun sahnelediği oyunu görmeden önce metnini okumak istedim. Harold Pinter’den “anlam” kavramını sorgulayan bir oyun. Karşılıksız diyaloglar, birbiriyle konuşan ancak birbirini dinlemeyen karakterler, oyunun klasik anlamda bir izlekten yoksun olması bugünün sanat anlayışında da yer bulmasını sağlıyor oyunun.