(...)
Bana yol göstermelisin
Yaşamaktan bezdim, ne yapsam?
Birkaç yıl daha katlan, dedi.
Nedir; dedim bu yaşamak?
Bir düş, dedi; birkaç görüntü.
(...)
Bu zorbalar ne biçim adamlar? dedim;
Kurt, köpek, çakal makal, dedi.
Ne dersin bu adamlara, dedim;
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar, dedi.
Benim bu deli gönlüm, dedim.
Ne zaman akıllanacak?
Biraz daha kulağı burkulunca, dedi.
Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din!
Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;
Kâfirlik müslümanlık neymiş, sevap günah ne?
Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin
Benim varlığım senin yaptığın bir nakış; Türlü garip renklerini hep senden almış; Kendimi düzeltmeğe nasıl varsın elim: Senden güzelini yapmak bana mı kalmış!
Madem bu kervansarayda kalıcı değilim, Şarapsız güzelsiz yaşamak hatadır derim Dünya "muhdes" mi "kadim" mi diye tartışmak boş:
Ben gittikten sonra ha "muhdes" olmuş ha "kadim"!
Kaygılar tasalar sarmasın içini;
Olumsuz düşlere kaptırma kendini; Ayrılma yârin ve çimenin koynundan
Kara toprak koynuna almadan seni.
Olanların olacağı belliydi çoktan;
İyiyi kötüyü yazmış kaderi yazan;
Ta baştan gereği düşünülmüş her şeyin
Neden boşuna uğraşır, dertlenir insan?