Spoiler içerebilir . Kitabın ilk sayfalarında sanmıştım ki ayyy ne tembel adam bu Oblomov , çık artık şu yataktan , çıkar şu depresyon hırkasını üzerinden , bak dışarıda gürül gürül akan bir dünya , bir hayat var ki ; heyhat ! O da nesi !
İlerleyen sayfalarda anladım ki , sevgili Oblomovumuz tembel değil aksine çok şey yapmak isteyip hiçbir şey yapamayan , çok ciddi bir potansiyeli olup sığ insanlar ve toplum tarafından çürütülmeye mahkum edilen bir tip .
Aslında biraz da kendi kendisini çürümeye mahkum etmiş eylemsizlikle . Evet , Oblomov eylemsizliği seçmiş . Neden mi ..? Şöyle ki ; kitabın bir bölümü var ki , kadim dostu Ştolts ile hayatı sorguladığı bir bölüm orada aslında tüm kitabın kısa bir özetini görebiliriz ; Oblomov olması gereken insan ilişkileri , olması gereken aile ilişkileri , olması gereken aile hayatı , olması gereken iş hayatı , olması gereken arkadaşlık ve dostluk ilişkileri vs ...
Hiçbir şey olması gereken gibi olmadığı için Oblomovumuz yalnızlığı , eylemsizliği seçiyor . Gittikçe yalnızlaşıyor , kabuğuna çekiliyor , evinden dışarı çıkmıyor ...
Bazı satırlarında kendimi buldum diyebilirim .
Şöyle ki ; tıpkı okuduğumuz bazı kitaplarda olması gereken dünya düzeni ve hayat o kadar güzel tarif edilir ki , o kadar ütopik tarif edilir ki , hani kitaptan kafayı kaldırıp ta gerçek dünyaya döndüğümüz zaman aslında hiçbir şeyin kitaplardaki gibi olmadığını görüp yalnızlaşırız ya ..
Tıpkı öyle işte ...
Muhakkak okunması gereken kitaplardan biri Oblomov :)