Her zaman söylediğim gibi, herşeyin bir zamanı var kitapların da tabiki... Bazı kitaplar siz hazır olduğunuzda ya da cevaplar ararken çıkıyor karşınıza, ya da böyle kitaba başlıyorsunuz ama bir türlü akmıyor kitap gitmiyor yani sonra birşey oluyor bir yer geliyor pat diye sorulanızın cevapları çıkıveriyor karşınıza bu sıkıldığınız bıraksam mi acaba dediğiniz kitap da..
yine, kendini arayan bir adamın hikayesini anlatıyor kitabımız, ne çok arıyoruz kendimizi, anlamlandırmaya, anlamaya çalışıyoruz. Belki de yazarın dediği gibi aramaya o kadar odaklanmışız ki, aramaktan kendimizi bulmaya fırsat kalmıyor belki de...
Hayatın tam bir kısır döngü olduğunu, bir çember içinde tıpkı kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan bir hayvan gibi dönüp durduğumuzu düşündüğüm bir zamanda, kendini arayan Siddhartha ile kesişti yollarımız yine pek sevdiğim 1K ailesi sayesinde. Aslında bir çok açıdan bilge bir aile içinde doğan, her açıdan desteklenen kendi inançlari doğrultusunda ona her türlü imkan verilen biri olan Siddhartha, kendi yolunu seçerek kendi yanlışlarini doğrularını yaşamayi seçti pek çoğumuz gibi... Bizler de kendi yolumuzu seçmiyor muyuz bu hayatta tercihlerimiz, günahlarımız, hayallerimiz, hayal kırıklıklarımiz...
Her yol kendine has, her hayat kendine özel, her yolculuk kendine münhasır...
Bir gün Siddhartha gibiNirvana ya ulaşabilir miyiz bilmiyorum ama ulaşacaksak bile bu kendi kendimize yaşayarak, kanayarak, acıyarak, iyileşerek olacak...
Bazı yaralar da öyle kolay çiçeklenmiyor ama...
Sonuç olarak benim naçizane tavsiyem gönül rahatlığıyla okuyunuz okutturunuz efendim...