Hepimiz büyüme çağındaydık. Kaç yaşında olursa olsun, herkes. Bütün dünya. Döne döne geçiyorduk büyüme çağından. Başımız döne döne. Bu yüzden yiyorduk ve yemeliydik. Birbirimizi ve her şeyi. İhtiyacımız vardı. Bir an önce büyümek için. Bir an önce büyüyüp de gebermek ve yerimizi başkalarına bırakmak için. Yeni bir çağ başlasın diye. Mümkünse bu çağa benzemeyen... Çünkü bizden bir b*k olmayacağını anlamıştık. O kadar da aptal değildik. O kadar da değil...
Biz bir 1970 - Dünya Kupası takip ettik. Ben, Necmi Tanyolaç, Mehmet Biber ve Metin Oktay. Çok büyük olaylar yarattık. Bir Pele ile Brezilya kampında röportaj yaptık. Daha önce İsveç'teki 1958 - Dünya Kupası'nı Milliyet adına izlemiştim. Orada henüz 17 yaşında olan, takımda yedek sayılan, o yüzden başka gazetecilerin pek de röportaj yapmak filan istemedikleri genç Pele ile konuşmuştum ve Pele o kupanın yıldızı, takımı Brezilya da şampiyonu olmuştu. Pele röportajı bizim gazetede çıkmıştı. "Pele ile röportaj yapan ilk gazeteci" bu hesapça ben oluyordum. Çünkü başkaları onu tanımıyor ve değer vermiyordu henüz. Neyse işte 1970 - Dünya Kupası sırasında, daha önce Milliyet'te çıkan röportajı Brezilya kampından içeri yolladım. Bütün kapılar açıldı bize. Bir girdik; televizyon stüdyosu kurulmuş, Brezilya Televizyonu'nun kameraları ve "bizim Pele ile konuşan ilk gazeteci Türk"diye onlar benimle röportaj yapıyor. Harika bir dünya kupası verdik Türkiye'ye.
Şüpheli, tehlikeli bir vaziyette akla ana geliyor; kaç yaşında olursanız olunuz eğer Allah'a inanmıyorsanız onun yerini ana tutar, endişeye düştüğünüz zaman ananızı anarsınız. Ben ikisine de inanıyorum, şimdi ikisini de anıyorum.
. HESAP
Kime güvensen yalan dünyada
Mal mülk serveti öleni toprağa
Aldatan kandıran düştü yalana
Merhamet kaç kuruşu insanda
Diride ölende dirilecek olanda