Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gökkuşağı gibi sar velvele ufkumu... Matem kadar acı, soluk soluğa gündüzler... Bir bayram sabahı mı bu? Yoksa şefkatten deryalara dalan bir çift göz mü donan? Kıpkızıl hedeflerin tam orta noktasında... Her akşam gurupla ayrılan heyecanın kucağında Görünen sensin. Bırak kırkikindi yağmurları Saçlarında gezinsin. Hayretengiz bakışları avuçlayıp Güneşe serp. Ve öylece kal, Bocaladığın anlamların sırdaşı olarak. Ben, Bedenî hazların istisna olduğu benliğimde, O beden tabutunun en derininde, Coşkunun esiriyim ama sen, Ummanında kaybolduğum nursun Semavîliğe ramak kalmış şu dakikalarda, Beni hayalinle korursun. Aranan yine sensin saikalarda. Kudsî perdelerin kalktığı anlarda, Özlemimsin sen.
Sayfa 158Kitabı okudu
Kendisinden başka ilâh olmayan Sübhân! Zalimlerden oldum ki merhamete muhtacım. Huzuruna alsan da beni böyle perişan Benim hakkımda olan hükmün başımda tacım.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Ve sen gittin... Bir gidişle gittin Ardında hüznün kaldı. Hasretin kaldı göklerde.
Sayfa 148Kitabı okudu
... Yürü sultanım yol senindir! Aşk vadisinde mühür senin Söz senindir hal senindir. Muhabbetin adı sensin. Varlıkların tadı sensin Yürü ve selamını ilet Gözü yaşlı ümmetinin Sensiz bunca yetimin İlet selamını Ahir zamanın ahını Yüceler yücesine ilet ...
"Güzeldir hayranı olmak nebînin. Ama sadece hayranlık yetmez. Onun gibi olmadıktan sonra."
Sayfa 111Kitabı okudu
Bu menkıbe yüreğime ok gibi saplanır her denk gelişimde.
Senin için Siyah yünden çizgili bir cübbe dokunmuştu, Kenarları beyazdı. Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın. Ve mübarek ellerini dizine vurarak: "Görüyor musunuz ne kadar güzel" demiştin. Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti: "Anam babam sana feda olsun yâ Resûlallah, onu bana ver." Niye istemişti ki senden! Sevdiğini bile bile, İstendiğinde katiyen hayır demediğini bile bile! "Peki" dedin o zata. Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin. Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı Aynı cübbeden yine diktiler Ama giyinmek nasip olmadı.
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
"... Ey Hamza! Uhud'u her anışımızda kaç mümin girmek ister mızrakla senin arana? Kaç mümin keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der? ..."
Sayfa 106Kitabı okudu
Fahri Kainat savaş meydanını geziyor; Yaralananlar, şehid olanlar.... Efendimiz bir şehidin baş ucunda duruyor. Boğazından bir okla vurulmuş... Bu şahıs bir çöl Arabıydı. O da efendimize gelmiş ve müslüman olmuştu. Ganimet hayvanlarını Peygamberimiz'in karargâhının arkasında otlatıyordu. Efendimiz ona da ganimetten bir pay ayırmıştı. Kendisine getirilen ganimeti aldığı gibi peygamberin yanına gelmiş: "Yâ Resûlallah bu nedir?" diye sormuştu. "O senin payındır" diyince efendimiz. Yâ Resûlallah, demişti adam, "Ben bu ganimet mallarını almak için müslüman olmadım." "Ben" demiş ve eliyle bağazını göstererek devam etmişti; "Ben şuramdan bir okla şehid olmak için müslüman oldum." Fahri Kainat ona: "Eğer sen doğru söylersen, Allah da seni doğrular" demişti. Şimdi tam dediği yerden bir okla şehid düşmüştü Hayber'de, Efendimiz cübbesini çıkarıp onun üzerine serdi, Ve cenaze namazını kıldı. Namazdan sonra şöyle dua etti: "Ey Allahım, bu kulun senin yolunda şehid olarak öldürüldü. Ben şehadet ediyorum."
Ben, böyle olmamalıydım İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma İçime bir ateş düşmeliydi Ayaklarımın feri kesilmeliydi Kendimden geçmeliydim sonra Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda Ama bunu kimse duymamalıydı Seni, mahşere kadar saklamalıydım Ben böyle olmamalıydım Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa Çalan her kapıya sensin diye koşmalıydım Gece yıldızlarını serpince göre Seni görmek için uyumalıydım Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan Ben hep sana yormalıydım Şarkılar kime söylenirse söylensin Sana diye dinlemeliydim Türküler dolmalıydı odama Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses Selvi boylu yâr sen olmalıydın Kömür gözlüm ateşine düşeli Senin için söylenmiş söz olmalıydı Ama bunu kimse bilmemeliydi Seni mahşere kadar saklamalıydım...
"Efendim, hiç solmasaydı güneşe ışık salan yüzün, Ve gül kokulu o yüzünde karar kılmasaydı hüzün."
Reklam
Sevgili! Hakîkî âşıkların sana doğru uçarken, Bizim bu yaptığımız yolda emeklemekti. Dünya güzelliğiyle kollarını açarken, Bize düşen el açıp kapında beklemekti.
Rabbin Seni Terk etmedi/Dursun Ali Erzincanlı
Lakin bıçak emirle, müslüman gönülden verdiği kararla durur...
Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler. Ağlayarak süslediler ölüme... Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler. Sen yokken, Dursun Ali Erzincanlı
Kalkın ve O'nun gibi ölün!
Sen vardın Bedir kârdı, Uhut dardı Hendek yârdı. Yiğitlerin vardı. Ölmek için yarışan yiğitlerin... Hele bir Enesin vardı senin. Uhut'ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu. Onlar da 'Allah'ın Rasulü öldürülmüş deyince 'Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O'nun gibi ölün! Demişti. Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü. Hem de ne şehit ey nebi! Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi. Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu... Dursun Ali Erzincanlı
Mekke rüzgarları, Kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebvâ'ya?
881 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.