Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nefes aldıkça, gözlemledikçe, biraz durup düşündükçe hayatın gerçekten de biz planlar yaparken başımıza gelen şeyler olduğuna her seferinde ikna oluyorum 🙂.
SARI bir ara sokakta öldüm... dün öylece yani birdenbire boşluğa düşer gibi, sarı bir sessizliğin içinde granit duvarlı binanın anlamsızlığına şehrin boşu boşunalığına içerlerken
Reklam
Kafamı dağılabilirim diye elime ne zaman bir kitap ya da telefon alsam bulunduğum yer sallanıyor gibi geliyor. Durup dururken deprem oluyor gibi hissediyorum. Hayalet deprem deniliyormuş buna. Deprem bölgesindeki insanların bunu yaşaması olağanmış. Günlerce haber almak için bekledik bir umutla. Maalesef arkadaşım ve 5 aylık bebeğinin acı haberini aldık geçtiğimiz gün. Geride kalan annenin acısını düşündükçe göğsüm daralıyor. Neden yazıyorum bunları inanın onu bile bilmiyorum. Çok bunaldım sadece. Antep’te ailemle iyiyim çok şükür. Ama gırtlağımda geçmeyen bir yumru var. Çığlık çığlığa bağırasım var. Bir an durup bir daha hiçbir şeyi ertelemeyeceğim diyorum bir an gözlerim doluyor. Bir an kimse güvende değil diye söyleniyorum. Çok kızgınım. Öfkeliyim. Arka planda hüzünlü bir müzik eşliğinde gösterilen görüntülere tahammülüm kalmadı.
Ölüm!!! İnsanoğlunun yıllarca kafa yorduğu bir kavram ve daha da kafa yormaya devam ediyor. Masallar hep “Bir varmış bir yokmuş” ile başlar. Fakat biz o zaman çocuktuk fark edemezdik bu ayrıntıyı hatta bu cümleyle başladığı için aramızda bir dalga konusu haline gelmişti. “Eee neymiş bir varmış bir yokmuş başka” der geçerdik. Masallarda bu büyük cümleyi yerleştirmekte de yaşadığımız coğrafyanın ne kadar acılarla yoğrulduğunun bir göstergesidir. Bende şimdi tam bu cümlenin bulunduğu ince çizgide yürüyorum. Nitekim bütün canlılar bu çizgide fakat bunu bilinçli olarak düşündüğümüz zamanlar çok az. Bunu düşünmek ne kadar anlamlı ya da anlamsız bilmiyorum. Çoğu planlarımız yarın için fakat biz yarın var olacak mıyız? Orası muamma. Hayatın çoğu şeyi zaten yarının umudu üzerine kurulu. Biz yoksak yarın da yok. Fakat bu yarın için neler yapılmıyor ki. Ömer Hayyam’ın “Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok. Kızıl dudakla, mis kokulu şaraplar yok. Sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok. Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.” Rubaisinde dediği gibi aslında hayat. Fakat biz yarına o kadar odaklanmışız ki durup bunları ve kendimizi düşünmeye fırsat bulamıyoruz. Maraton koşucuları gibi yaşıyoruz hayatı. Aslında kazanan hiç kimse olmuyor.
son sigara...
Son sigaramı da bitirmişim gideceğin günü düşünürken. Gözyaşlarımı sildiğim peçetelerden gelen acı dumanla anladım, Ne çok göz yaşı dökmüşüm varlığından gelişmek üzere olan yokluğuna. Nasıl olur diye diye, düşündükçe eskiden yumrukladığım duvarların, Şimdilerde sayfalar üzerine dökülen gözyaşlarına dönüştüğü zamanlar. Ne olursa olsun hayat, nasıl olsa son bulacakken senin son olduğun günün gelmesine şaşkın yüreğim. Aklımın ucundan gitmiyorken gözlerin, Şimdi ağlamaklı gözlerimden akan yaşlarla dökülüyor hayalin. Gökyüzü bile kar etmiyor huzura, yüzün dışında, nereye baksam karşımda, oysa nede güzel bakardın bana. Şimdilerde karşımda da dursan içim buruk içim dolu, koca zifiri bir boşlukla. Zamanla gelir belki aklım başıma ama, sen gelmezsin diye gözyaşları Bitmeden akar durur. Bakamazım yanında durup poz verdiğin çiçeklere, ağaçlara artık, Geçemezim geçtiğin o aheste yollardan, Dokunamazım sevdiğin kitaplara, Ve koklayamazım ne kadar koparmaya kıyamayıp koparmadan kokladığın, koparılmadan kokmayan papatyalara... Sen yoksun ya bir ben varım sanki bu koca yaşlı Dünyada... M.Z
Bugünümüze ve inzivaya dair
Haber sitelerinde bugün de bir tane bile iyi haber yok. Cinayetler, kasten adam yaralamalar, yasadışılığın kol gezişi, mafyacılık ve diğer lümpen şeyler. Sanırım bugünün Türkiyesi, düşünen birisine hiçbir umut vaat etmiyor, aksine insanı intihara sürükleyen bir ümitsizliğe sebep oluyor. Biz bunları hak edecek ne yaptık, bilmiyorum ama mutlaka bir
71 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.