Bazı şeylerin ağırlığını yüreğinde hissedersin. Bazı insanların kalbine düşen acı, senin her zerreni yakar geçer... Tuhaftır işte, günlerini tek odaya, tek masaya sığdırdığın insanlar gözlerindeki doluluğun dahi farkına varamazlar. Sonra yere göğe sığdıramadıklarını kaybedersin. Bir insanla ne kadar fazla vakit geçirdiğinin zerre öneminin olmadığını daha iyi anlarsın. Ne kadar çok kişiyle muhattap olduğunun veya birilerinin yanında ne kadar çok güldüğünün, ancak kendi sokağına girene dek öneminin olduğunu tekrar ve tekrar hatırlarsın. Ve vazgeçtim dediğin insanların içinde gerçekten yüreğine dokunan varsa, sen binlerce kere de tekrarlasan değerlerinin kalmadıklarını, tek yapabildiğin şey kendini kandırmak olur. O da nereye kadar biliyor musun? Onları bir köşeye çökmüş vaziyette görene, gözlerinde tek damla yaşa denk gelene, tek hıçkırıklarını duyana dek. Sen kendi düşüşünü unutursun da, onların tökezlemelerini aklından çıkaramazsın. Çok şeyin farkındasın, beş dakika sonrasının garanti olmadığının bilincindesin ama yine bir şeyleri yok sayamıyorsun ya, işte gerçekten en kötüsü o elin iki cümle yazmaya gitmez ama oturur saatlerce dolu gözlerle izlersin gelip geçeni. Yazdığın birkaç satırı dahi bir şeye bağlayamamaya, içindekileri doğru dürüst dökememeye başladığındaysa zaten ötesi kalmamıştır."