“Bir bakıma,” dedi Kyle. “İstersen taşınabilirsin ama ben de seninle gelirim.”
“Sana gerek yok,” dedi Jace. “Ben Simon’a gayet iyi göz kulak oluyorum. Onu sadece ben itip kakabilirim, bu herife başka kimse dokunamaz.”
“Vampirlerden nefret etmiyorum,” dedi Kyle.
“Ama onun türünü sevdiğim söylenemez.” Parmağıyla Jace’i işaret etti. “Kendilerini herkesten üstün görürler.”
“Hayır,” dedi Jace. “Ben kendimi herkesten üstün görmüyorum, zaten öyleyim. Bunu pek çok kez ispatladım.” Kyle, Simon’a döndü.
“Hep böyle midir?”
“Evet.”
“Senin kesinlikle yalnız başına halk arasına bırakılmaman gerek. Dünya kadınları için büyük bir tehlikesin.”
“Kıskançlık çirkin bir duygu, Lewis.” Jace’in yüzünde her zamanki serseri sırıtış belirdi. Normalde bu şekilde baktığında Simon onun suratına bir tane indirmek isterdi ama bu sefer değil.
“Seni takip ediyordum.”
“Şimdi de gizliden gizliye bana aşık olduğunu mu söyleyeceksin? Vampir sihri yeniden işbaşında.”
“Vampir sihri diye bir şey yok,” dedi Jace. “Aslında Clary’yi takip ediyordum ama taksiye bindi. Taksiyi takip edemezdim. Ben de bir şey yapmış olmak için seni takip ettim.”
“Clary’yi mi takip ediyordun?” diye sordu Simon. “Sana bir ipucu vereyim, çoğu kız bundan hoşlanmaz.”
Simon'un Isabelle’le ciddi ciddi çıktığına inanamıyordu.
Kurtadam sürüsünden Maia Roberts’la çıktığına da inanamıyordu.
Ve Simon'un henüz ikisine de diğerinden bahsetmemiş olmasına hiç inanamıyordu.
“Tutacakları eğitmen senden yakışıklı olur diye endişeleniyorsun.” Jace kaşlarını çattı.
“Nasıl benden yakışıklı olabilir?”
“Her şey mümkün,” dedi Clary. “Teoride bile olsa.”
“Teorik olarak gezegen bir anda ikiye bölünebilir, sen ve ben sonsuza kadar ayrı taraflarda kalabiliriz ama bunu düşünüp endişelenmiyorum. Bazı şeyler o kadar düşük ihtimaldir ki,” dedi Jace sırıtarak, “üzerinde durmaya değmez.
“L’amor che move il sole e l’altre stelle.”
“Latince mi?”
“İtalyanca,” dedi Jace. “Dante’den.” Parmağını tekrar oğlanın dudaklarında dolaştırdı. “İtalyanca bilmiyorum,” dedi alçak sesle.
“Dünyadaki en büyük gücün aşk olduğu anlamına geliyor,” dedi Jace. “Aşkın her şeyi yeneceği anlamına geliyor.”
Babası ona öldürürken merhamet göstermemenin bir erdem olduğunu öğretmişti ve belki de ailenizin küçükken size öğrettiklerini ne kadar isterseniz isteyin asla unutamıyordunuz.
Onun gibi olmayacağım.
Belki de insanlar asla değişemezdi.
Olmayacağım.
“Alec ve Magnus’tan haber aldın mı?” diye sordu. “İyi zaman geçiriyorlar mıymış?” “Öyle görünüyor,” dedi Jace ve cebinden telefonunu çıkarıp uzattı. “Alec bana can sıkıcı fotoğraflar yollayıp duruyor. Altına da sürekli ‘Keşke burada olsaydın, hayır, dalga geçiyorum,’ gibi laflar yazıyor.” “Onu suçlayamazsın. Bunun romantik bir kaçamak olması gerekiyor.”
“Dinle, düğünden önce hangisini seçeceğine karar versen iyi edersin. İkisi de onlarla gideceğini sanıyor ve eğer ikisiyle birden çıktığını düğünde keşfederlerse seni gerçekten öldürürler.” Ayağa kalktı. “Ayrıca annemin düğünü mahvolur ve o da seni öldürür. İki kere ölmüş olursun. Şeyy, teknik olarak toplamda üç eder…”