Sokağın karşısında spor salonu vardı. Salonun ön tarafını kaplayan camdan spor yapan insanlar görünüyordu. Bir çoğu koşu bantlarında koşuyordu.
Koşup koşup hiç bir yere varamamak diye düşündü. İşte benim hayatım...
Camlar şehri ne de çabuk bitti öyle. Ama ben daha kalp atışlarım yavaşlamadan yine kendimi kitaplığının önünde buldum. Jace ve Clary artık birbirlerine ait olduklarından eminler, ve Jace Clary'den bir savaşçı yaratıyor. Söylenecek ne var ki? Ne Jace'in ne de Clary'nin saklayacak birşeyi yok. Simon Lewis, namı diğer gündüzyürüyen, şu anda alnında tarihteki ilk gölge avcısı mührünü taşıyor, yani bir nevi dokunulmaz bir gündüz yürüyen Sebastian Verlac adıyla bilinen Jonathan Christopher Morgenstern, gölge avcılarının altın çocuğu Jace Herondale tarafından tarihe karıştırılmış durumda, Fray ailesi ise tekrar bir arada. Ama maalesef tehlikenin olmadığı bir dünyada gölge avcısı olamazsınız. Adem'in Havva'dan önceki karısı Sebastian'ı sahiplenmiş gibi duruyor. Kendi oğluymuş(!). Aptallardan oluşan bir orduyla, tabutta yüzen bir cesedi korumak pek de akıl kârı bir iş değil. Asla da olmadı. Öyle ya da böyle, Lillith yenilecekti. Boşluğa düşecekti. Jace, sadece biraz ittirdi diyelim. Neyse ki savaş sorunsuz bitti. Esas problem, Clary Jace'in savaş alanında bir dakikalığına yalnız bırakınca çıktı. Çatıya döndüklerinde, ne Jace oradaydı, ne de ölü olması gereken sahte Sebastian. Peki şimdi ne olacak?
Sizi merak içinde bırakan bu kitap sürükleyiciliğin de ötesinde.
Herşey bittiğinde, kötülerin de yeni bir sayfa açabileceğini size gösteren bu kitap, baş döndürücü, korkutucu bir sona sahip. Okumadan geçmeyin derim
Benim ölümcül oyuncaklar klasiğimi zaten biliyorsunuz. Bu sefer de farklı bir süreçten geçmedim. Düşmüş Melekler Şehri bitti. Koş yukarı diğer kitabı al.
Düşmüş Melekler Şehri'ndeki yorumumdan alıntı yapmak istiyorum;
Aptallardan oluşan bir orduyla, tabutta yüzen bir cesedi korumak pek de akıl kârı bir iş değil. Asla da olmadı. Öyle ya da böyle,
Nasıl olur da bu seri ile cehennem makinelerini yazan aynı kişi olabilir? Benim yaptığım hatayı yapıp kitapları önceden almayan kesinlikle almasın. Tamamen para israfı. 3'ten sonrasını okumanın anlamı yok hakikaten. Yazar daha ne kadar uçabilir bilmiyorum. -.-
Belki de birine sahip olmak mümkün değildir. Kimseye asla gerçekten sahip olamazsın. Belki de ne kadar seversen sev, sonunda parmaklarının arasından su gibi akıp gider ve elinden hiçbir şey gelmez.
Eveet bu kitapta bitti. Öncelikle kitap güzel ama ilk 3 kitaba göre biraz şey geldi. Şey işte... Neyse bu kitapta en sevdiğim nokta sadece Clary'nin gözünden yazılmayıp -neredeyse- tüm karakterlerin gözünden yazılmış olmasıydı. Hatta en sevdiğim yer Magnus ve Alec arasında geçen diyaloglar bile diyebilirim.
Kısaca bir kitapta arayacağınız her şey var. Entrika, -en sevdiğim *.*- kara büyü , mecera ve heyecan yüklü bir kitap...Okuyun pişman olmazsınız. ^.^
Yazarın hikayeyi nasıl devam ettireceğini merak ediyordum ve ilk üç kitabı çok beğendiğim için özellikle de 3. kitabı, ondan sonra seriyi devam ettiren yazar serinin değerini düşürürse diye de endişelenmiştim. Okuyunca bu endişelerim geçti büyük oranda. Çünkü ilk üç kitapta olayların bir çoğu çözümlense ve her şey açığa kavuşsa bile karakterlerin
Işık ve karanlık arasında zannetiğiniz kadar büyük farklar yoktur. Ne de olsa karanlık, ışık tükendikten sonra kalan şeydir. Işığın kendini tüketişidir.