- "Nerede kaldı ki, gerçekten kendi kendimizi idrak ediyor muyuz?
- "Asla ve hiçbir şekilde... Şuurumun şu ândaki durumunu gözden geçirmek istediğim zaman, ona, dikkatimi üzerine çekmiş olmaktan gelen bir şeye, evvelce onda bulunmayan bir şey ilâve ediyorum; yâni, şeklini değiştiriyorum, büsbütün başka bir hâle sokuyorum ve tanınmaz oluyor... İSTİKBÂL ise, henüz ortada yoktur, var değildir ve hesaba katamayız. Kısacası tutmaya ve durdurmaya davrandığımız zaman HÂL ölüyor. İSTİKBÂL daha gelmemiştir ve bu sebepten meçhûl kalıyor. Netice şu oluyor ki, hiçbir vakit, bir dakika dahi olsun, düşüncemizin içinde ne olduğunu gerçekten idrak ediyor değiliz. Ve çaresiz olarak, bilinmeyen olan hâdiselerden, varlığımız fikrini çıkartmaya hiçbir hakkımız olamayacağı açıkça meydandadır. Durmadan ve yıldırım hızıyla değişen şeyde, ne karar vardır, ne gerçek; bu daimi bir geçiştir ve bir madde değildir. Bu itibarla: Düşünmüyorum, demek var değilim!.. Varlık, hiçliğe eşit!.."