Isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimi daimi bir mesulünü bulmuştum buna İçimdeki Şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde haksızlığa ve tesadüfen cilvesine uğramış bir mazlum gibi Nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum Halbuki ne şeytanı azizim ne şeytanı?Bu bizim gururumuzun salaklığımızın uydurması...İçimizdeki Şeytan yok içimizde aciz var tembellik var iradesizlik,bilgisizlik ve bütün bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadi var Hiçbir şey üzerinde düşünmeye Hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz
İnsanların en zayıf tarafları sormadan, araştırmadan,düşünmeden,kafalarını patlamadan inanmak hususundaki hayret verici temayulleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre,işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır
İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile.... Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda, hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler bir- birini kovalıyor... Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal aldığımı tasavvur edemezsiniz.
Bir insanın bütün varlığı ile, karmakarışık ruhu, esrarı çözülmemiş vücudu, arzuları, itiyatları, ihtirasları, hülasa her şeyi ile size teslim olması, size iltihak etmesi ne muazzam bir şeydir!
Ben şuna inanıyorum ki, üç buçuk günlük ömrümüzü kendimize zehir etmemek için ne mazideki hayatımıza ve kaçırdığımız fırsatlara ne de istikbalin olmayacak hülyalarına kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamalıyız.