Her şey bir sis bulutunun içindeymiş gibi geliyor, kendi kendimi bile anlayamıyor ve hatta biraz abartılı bir ifadeyle söylersem; kim olduğumu bile doğru dürüst hatırlayamıyorum.
Birbirimizi sevdiğimizi ve anladığımızı sanmıştım. Arkadaşlığımızın sonsuza dek süreceğine inanmıştım. Ve siz beni umursamaz olduktan sonra elbette ki bir süre yalnızlığımla baş başa kaldım. Yalnızlığın içinde dikkatle kendime baktım. Orada net bir biçimde kendimi gördüm ve o gördüğüm ben yüzünden sizden tüm kalbimle nefret edip beddua etmekten başka seçeneğim yoktu.
Kan bağı ne tuhaf bir şey. Yabancı biri söz konusu olunca yollarınızın ayrılmasıyla beraber her şey yitip unutulsa da kan bağıyla bağlı olduğunuz kişilerin güzel, özlenilen tarafları daha çok hatırlanıyor.
- keşke daha fazla hırsım olsa diye düşünüp içimde mevcut olan tüm çelişkiler hakkında sızlanarak günlük hayatımın anlamsızlığına kafa yoruyorum. Tek yaptığım kendimi şımartmak, kendimi teselli etmeye çalışmak. Kendime çok fazla itibar gösteriyorum -
Neden kendimizden memnun olup hayatımızın geri kalanında sadece kendimizi sevemiyoruz? İçgüdülerimin şu âna kadarki duygularımı, mantığımı alt ettiğini görmek yazık. Bir an bile kendimi unutsam hemen ardından hayal kırıklığına uğruyorum.
Her nasılsa sabahlar, geçmişte kalan şeyleri, mazideki insanları, feci derecede tanıdık beyaz turp turşusu kokusu gibi tatsız bir şekilde anımsatıyor. Gerçekten katlanamıyorum.
Normallik pahasına elde edilen herhangi bir tatmin duygusu yanlış ve bu duygunun mutluluk getirmesine izin verilmemeli. Kısacası, ahlaksal yönden onurlu olduğu için kare uçlu bir çivinin yuvarlak bir deliği kazıyıp durması ve geleneksele aykırı, kendisine uyacak kare biçimli deliği kullanmaması daha mı iyi?
Öyle bir noktaya varmıştı ki, başkalarından korktuğu kadar kendi benliğinden de korkuyordu. Sürekli olarak da, bağını koparamazken, büyük bir felaketin kendisini beklediği duygusunu taşıyordu.
"Boş ver. Gençsin, güzelsin, bir erkeğe kul olunacak devir mi? Et on liraya bulunmuyor, fasulye, pirinç, ayakkabı, elbise ona keza. Hem ne çıkar birini sevmekten?"