Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sümeyra Şahsuvar

Sümeyra Şahsuvar
@eEvgenia
"Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir."
Zaten hayatımız tamamen zannetmekten ibaret değil midir? Dünyada ne hakkında emin olabiliriz? Kendimizi sağlıklı zannederiz, bir gün, senelerden beri müthiş bir illete tutulduğumuzu öğreniriz. Mesuduz zannederiz, saadetimizin rüya olduğunu, aldandığımızı öğreniriz. Geleceğimizi güvende zannederiz, o anda mahvoluruz, harap oluruz... Dostlarımızı sadık zannederiz... Velhasıl hep zannederiz, sadece zannederiz... Zaten bütün insanların hayatı yalnızca zannetmek üzerine kurulmuş değil midir? İnsanların asırlarca devam eden zanlarla neler çektiğini tarih bize ispat etmez mi?
Reklam
"Bilirsin ya, bizde âdettir, her parlayan şeye çamur atarız."
104 syf.
·
Puan vermedi
Bir Aşkın Tarihi
Bir Aşkın TarihiMehmet Rauf
7.3/10 · 1.065 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zaten Yahudi milletinin ilerlemeciliğe gözlerini açmaları henüz pek yakınlarda ortaya çıkmış hallerdendir. O zaman başlarına kova kadar bir hotoz giyen ve başörtüsü ile ferace gibi setrî içine sımsıkı bürünen bir Yahudi kadına bir gün gelip de kendisi gibi Boliçelerin alafranga fistanlar giyerek, şapka takarak, saçlarını da çeşitli tarzlarda tarayıp açacakları haber verilseydi, Yahudi kadın kıyametin gelişi haber veriyormuşçasına ürküp korkardı. O zamanlar başındaki kavezayı kulaklarına kadar indiren bir erkek Yahudi ihtimal verebilir miydi ki bir zaman gelecek deYahudiler sakallarına makas ve hatta ustura değdirecek? O zamanlar hiç kimsenin kıyafeti ve yaşam tarzı öteden beri kendi kavimlerine mahsus olan şekilden asla ayrılamazdı. Şimdilerde bile bunun bir mertebe etkisi görülüyor ya! Velhasıl o zamanlar Yahudiler şu fani dünyanın yalnız parasından başka hiçbir şeyine rağbet etmemekte şimdiki hallerinden pek çok ilerideydiler. Diğer kavimlerin eskisi Yahudilerin adeta yenisi, hatta çürüğü de tazesi sayılırdı.
Reklam
"Bazı gerçek olaylar vardır ki en güzel romanlardan daha güzel bir roman teşkil ederler."
Ahmet MithatKitabı okudu
Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre dinden, ırktan ve gelenekten hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat tarzına göre de "saat"lerimiz ve "gün"lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin ederdi. Madenden sağlam kapaklar altında korunan eski masum saatlerin yelkovanları yorgun böcek ayakları tarzında, güneşin sema üzerindeki seyriyle az çok ilişkili bir hesaba uyarak minarenin rakamları üzerinde yürürler ve sahiplerini, zamandan yaklaşık bir doğrulukla, haberdar ederlerdi. Zaman sonsuz bahçe ve saatler orada açan, kâh sağa, kâh sola eğilen, güneşten rengarenk çiçeklerdi.
"Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gamın da rûz-gârın görmüşüz..."
"Güllü dîba giydin amma korkarım âzâr eder/ Nâzenînim saye-i har-ı gül-i dîba seni." Nedîm
"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkıt ne bilir/ Mübtelâyı gama sor kim geceler kaç saat..." Fuzûlî
Reklam
Güldüm: "Ben sizden şifa istemiyorum ki... Bu teselliyi başka hastalarınıza veriniz. Ben nasıl tehlikeli bir hastalığın elinde esir olduğumu bilmiyor muyum sanki?.. Yalnız bu dert ve acı dolu hayatın verdiği yorgunluğa artık tahammülüm kalmadığını size hatırlatmak istiyorum..."
Ah, ben bu zaafı onların yanında neden göstermiştim?.. Şimdi ne kadar utanıyorum?.. Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Bunu ancak yine metanetimle tamir edebileceğimi düşündüm. Bu anda her şeyden, hatta kendimden bile iğreniyordum. Artık beyhude yorgunluk, bu faydasız didişmeden bıktım... Gözlerimden akan yaşlar, ruhumda yanan ateşle kurumuştu.
145 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.