Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

e.z.a

e.z.a
@e_z_a
Kendimce bir kitap günlüğü tutmak ve daha kalıcı okuma yapmak için buradayım. Katıldığım tarih itibariyle okuduğum kitapları arşivliyorum.
Sabitlenmiş gönderi
mucizeler olmuş ve hâlâ olmaktadır; i.hizliresim.com/3rvcizr.jpg
Reklam
Evet, bu dünyada bizi cennete en yaklaştıran, cennet hayatı hakkında en çok fikir veren Kur'an'dır. Okuduğumuz Kur'an'ın ahengi, cennet ahengidir. Kur'an'ın içimize bağışladığı yumuşaklıkla ruhumuzda duyar gibi olduğumuz ipeklik, cennet ipeklerinden bir işarettir. Evet, cennete Kur'an kapısından girilir. Ayetler Kur'an'ın Cennete açılmış kapılarıdır. ..... Kur'an tek başına ahireti dünyaya en kesin bir aydınlıkla ilan ve ispat eden bir belge, bir mucizedir.
Ve yine Kur'an'ın mucize diliyle, Allah, ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkartandır. Ve biz bunu bu dünya hayatında görmüyor muyuz? Eğer biz, bir mevsimlik hayat yaşayan bazı böcekler kadar kısa ömürlü olsaydık, faraza kışın doğup daha kış bitmeden ölseydik, aramızdan biri çıksaydı da, biz her ne kadar ulaşamıyorsak da başka mevsimlerin de bulunduğunu, kavurucu yazların, bin bir güzelliğin ortaya saçılacağı baharların da geleceğini ileri sürseydi ona da inanmayacaktık. İşte, ahiret hayatına inanmayanlar gerçekten bu bir mevsimlik hayat tecrübesinin tüm varoluş olduğunu sananlar gibi aldanıyorlar. Kutsal kitaplar, peygamberler, yaşadığımız manevi hayat, yücelme anlarımız, doğumlar, ölümler, kışlar, baharlar, deniz diplerinden uzayın sonunu düşünemediğimiz uzaklıktaki güneşler, bu aklı aşan eşsiz düzen, zaman kavramı, tapınmalarımızdaki büyüklüğümüz, düşüşlerimizdeki alçalışımız, yücelmelerle düşmeler arasında uçurumlaşan ruhun baş dönmeleri, acıma ve zulüm, hak tanımalar ve haksızlıklar, acı kaderler, tatlı gençlik yılları, derin düşünce çizgilerini getiren kutlu ihtiyar çehreleri, inanç uğruna ölen insanın, şehidin yüzündeki mutlu aydınlık, bizi, varoluşun sadece bu dünyadan ibaret olmadığına, başka bir hayatın da var olduğuna götürüyor. Bizi yaratan Allah'ın bizi bir nevi uykuda olduğumuz bu dünya hayatından sonra mutlaka sırların aralanacağı yeni bir hayata kavuşturacağına inancımız kesinleşiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bu dünyanın içinde bir selamla birden öteki dünyaya, adeta cennete gidiyorsunuz ve yine bir selamla geri dönüyorsunuz. İnsana bu nimeti bağışlayan gök armağanı namazdır. Ve oruç, manevi mutlulukların en büyüklerinden biri olarak bizi içinde bulunduğumuz üç boyutlu dünyanın sınırlarından kurtarır, ekmekteki kutluluğu ve bereketi, hazdaki ve lezzetteki ak ve kara yanları, yoksulluktaki zenginliği ve zenginlikteki yoksulluğu, eşyanın içindeki fikir ve şuuru, zikir ve ekonomiyi gösterir bize. Hac, uhrevi ve ulvi bir yolculuktur. Din tarihini yaşatır bize. Gözlerimizin önünde peygamberlerin yaşadığı çağlar, tebliğler, Allah uğrunda savaşlar canlanır bu yolculukta. Ne ağır dünya duygularıyla gider ve ne yüce öteki dünya duyguları ve sezgileriyle döneriz. Zekat, malın içine giren ve onu arıtan, türlü kirliliklerden, göz değmelerden koruyan tanrısal bir müjdedir.
Dünya, Allah'ın önümüze açtığı bir kutlu sofradır. İnanan insan için maddi haz ve nimetler dünyasına manevi alemden bir ışık düşmüştür. Onu bereketlendiren bu ışıktır. Alın teriyle kazanılmış ekmek de kutludur; Allah'ın rızasından çıkmadan, onun yolu içinde doğan ve doğurulan çocuk da kutludur. Müslümanın tabiata bakışında hep bu yaradılış sırrının manevi bereketi saklıdır. Evet, çocuk sahibi olmak, tabiatı işlemek, dünya sofrasından faydalanmak, hep Tanrı buyrukları çevresinde oldukça iyi ve güzeldir. Tabiat ve evren, manevi bir bağ ile müminin inancında erirler; onunla kaynaşırlar. Mümin, her yerde Tanrı'nın gücünü, hikmetini, sanatını görür. Ve sadece görmekle kalmaz, ona katılır da. Toprağı en verimli halde işlemek, çocuğu yetiştirmek bir nevi dua gibidir. Yeter ki insan, Tanrı yolundan ayrılmasın, zulüm, inkar, reddin karanlık yoluna sapmasın.
Reklam
İnsanın üstünlüğü, Allah'a yaklaşmasıyla, Allah yolunda ilerlediği ölçüde büyük olur. Kul, yani insan, Allah'a namazla, oruçla, O'nu anarak, hacla, zekatla, insanlara iyilik yaparak, kötülük yapmadan kaçınarak yaklaşır. İnsanların Allah yoluna girip kurtulmaları için savaştığı ölçüde yaklaşır. Ve bu yaklaşımların her türünde, samimiliğinin, niyetinin, saflığının, ihlasının fazlalığı ölçüsünde yaklaşmış olur. Allah'ın rızasına kavuşmaktan, erişmekten başka bir şey düşünmediği nisbette insan Allah'a yaklaşmış olur. Kendinin ve evrenin faniliğini görerek Baki, Ebedi olan Allah'a inandığı, bağlandığı, O'nun buyruklarından çıkmamağa çalıştığı ölçüde Allah'ın dostu olur insan.
İnsan, Allah'a inancını yenilemeli, tazelemelidir. Bir alışkanlık gibi değil. Bir töre gibi bile değil. Bir mirastır bu ama, bir miras gibi de değil. Sanki, ilk ve son insan kendisiymiş gibi, Allah'a inancını tazelemelidir insan.
Ruhun ölümünden kastettiğimiz, onun kökten yok oluşu değil, varoluş hikmetinden habersiz oluşu, uzak kalışıdır. Onun gönül aynasından çekilmesidir. Dirilişini tazelemesi için Diri olandan kopmamak gerektiğini unutuşudur. Amentü sularında yıkanarak ölüm kirlerinden arınması gerektiğini bilmezlikten gelmeye başlamasıdır. Allah'tan kaçışıdır. Şeytanın özgürlüğüne, bu ölüm ve koğulma özgürlüğüne, varlığı bir benlik anıtı gibi yorumlamasına özenişidir. Yaratıcıdan gelen şifa ışıklarından, Kur'an ışığından kendini mahrum etmesidir. Cebrail'in nurdan ellerini inkar ve reddederken, iterken, arkasından Azrail'in mızrağını kaburga kemiğine yemesidir.
Eğer sevmek herkese karşı seven bir tutuma sahip olmak demekse, bu nitelik kişinin yalnız aile ve arkadaş ilişkilerinde değil, işinde, mesleğinde de var olmalıdır. Kişinin sevgisinde yakınlarına ve yabancılara diye bir ayırım yoktur. Birincinin varlığı için ikinci gereklidir.
Saygı, korkmak ve çekinmek değildir. Sözcüğün kökenine göre (respicere: bir şeye bakmak) bir insanı olduğu gibi görebilme yetisini, onu özgün bireyselliği içinde fark edebilmeyi belirtmektedir. Saygı, “diğer kişinin olduğu gibi büyüyüp gelişmesine duyulan ilgi” anlamına gelir. Böylece saygı, sömürünün yokluğunun kanıtıdır. Ben sevdiğim insanın, bana hizmet etmesi için değil, kendi istediğince, dilediği gibi büyüyüp gelişmesini isterim. Eğer bir başkasını seviyorsam, onu benim yararlanacağım bir nesne olarak değil, o olarak alır, ister erkek olsun ister kadın, onunla kendimi bir kılarım. Saygının, ancak ben bağımsızlaşmayı başarmışsam, eğer birisini sömürüp hükmüm altına almadan koltuk değneksiz ayakta durabiliyor, yürüyebiliyorsam, işte o zaman gerçekleşeceği açıktır.
Reklam
Bizi, çocuğuna ilgi gösterirken gördüğümüz annenin sevgisi etkileyebilir. Çiçeklere ya da hayvanlara duyulan sevgi için de durum farklı değildir. Bize çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken ilgidir. Bu etken ilginin bulunmadığı yerde sevgi de yoktur.
Maddeler dünyasında vermek, zengin olmak anlamına gelmektedir. Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir. Bir şeyi yitirmekten korkan istifçi ne kadar çok şeyi olursa olsun, ruhbilim dilinde yoksul ve yoksun bir kişidir. Ancak kendinden bir şeyler verebilen kişi zengindir. Başkalarına kendinden bir şeyler verdiğini hisseder. ..... En önemli verme edimi, maddi şeyler değil aksine insana özgü dünyadan bir şeyler vermektir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Bu tabii ki kişinin yaşamını bir başkasına adaması anlamına gelmez -içinde yaşattıklarıdır vereceği şeyler; sevinçlerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini, nüktesini, üzüntülerini verebilir- içinde yaşayan şeylerin dışa yansıyan her türlü belirtisidir verecekleri. Böylece yaşamından bir şeyler verdikçe karşısındaki kişiyi zenginleştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur.
Kapitalist toplumda eşitliğin anlamı değiştirilmiştir. Eşitlikle kastedilen, bireyselliğini yitirmiş insanların, otomatların eşitliğidir. Bugün eşitlik “birlik”ten çok "ayrılık" anlamına gelmektedir. Bu soyutlamaların aynılığı, aynı işte çalışan, aynı biçimde eğlenip aynı gazeteyi okuyan, düşünceleri, duyguları aynı olan insanların aynılığıdır.
e.z.a
Bir kitabı okumaya başladı
Öyle Bir Rahmet ki
Öyle Bir Rahmet kiOsman Nuri Topbaş
9.7/10 · 46 okunma
e.z.a
Bir kitabı yarım bıraktı
Nefsin Terbiyesi
Nefsin TerbiyesiMehmed Zahid Kotku
9.4/10 · 454 okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Bilinçaltınızdan Gelen Ebeveyn
Bilinçaltınızdan Gelen EbeveynFeride Koçak Can
9.1/10 · 900 okunma
261 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.