Herkesin hayatında bir Bastiani kalesi vardır. Kimimizin hayat meşgalesi, kimimizin umudu, kimimizin ise tutunacak dalı… Ölmek için yaşıyoruz felsefesiyle hareket edecek olursak; Bastiani Kalesi’de tıpkı yaşamın sonunu bildiğimiz halde farklı bir son görmek için okuduğumuz bazı kitaplar gibi değil mi? İnsanlar sürekli bir inançla tutunmaz mı hayata? Din, aile, eğitim, mutluluk vs. bunu çokça örneklendirebiliriz. Peki ya kitaba dönecek olduğumuzda yazar nasıl vurgulamış Bastiani Kalesi’ni? Drogo ah Drogo nasıl başlamıştın ilk gün görevine hatırlıyor musun? İkinci yılın, on beşinci yılın derken kalede zaman nasıl da geçti. Ama en çok zaman senden geçti. Bazen kendinden yozlaştın bazen hayattan yozlaştın. Anneni ilk günün gecesinde nasıl da merak ediyordun. Sonraları annen de silindi senden ve tıpkı Vescovi’nin kardeşine olan sevgin gibi azalarak derinlerde bir yerde kayboldu. Bu hikayede belki sen haklıydın doğruların için kendini feda ettin ya da biz haksızdık sana çok peşin hükümlü yaklaştık. Ama kimin umurunda hayat ummanında savruldun ve sen öldün.
Çarklar dönerken canımızı acıtmaz mı? Uzaktır ama çok yakınımızda değil midir?
Kalabalık ortamların en içsel insanları görünmez midir ya da topluluk görmek mi istemez? Sorular bir yana dursun ve ben değer kavramının altını bastıra bastıra çizeceğim. Evrenin yasaları gereği de yolladığımız sevginin bizlere dönmesi gerekir. Bunun gerçekleşmesi er ya da geç olur. Konstantin hayatında koşulsuz iki kadını sevdi. Annesi ve sevgilisi ise Konstantin'in rakibini sevdiler. Terkedildi ve çokça yerildi. Yazma aşkına tutuldu ve umursamadı derken bir daha gerçeklerle yüzleşmesi ölümüne sebep oldu. Oysa onun intiharı bile herhangi bir çantadaki ilaç şişelerin birinin patlaması sanıldı.
Daha fazla inceleme için : instagram.com/p/CKYqKXEDDqt Bizi takip edin...
MartıAnton Çehov · İş Bankası Kültür Yayınları · 201620,3bin okunma