" Her tarafı güzel yapılarla dolu böylesine hoş bir şehirde, fabrikaların şehrin göbeğine kurulup havayı kirletmesine ve burada yaşayanların nefes almasını önlenmesine nasıl izin verildiğini anlamıyorum..."
Ön sayfada yurdışında eğitim görmüş bir genç adamın hikayesi vardı. Eve döndüğünde bekar kız kardeşinin yatağının başında bir ilaç şişesi bulmuştu. Bir eczacının onun çocuk düşürücü olduğunu söylemesi üzerine kızı öldürmüştü. Fakat otopsi sonucu kızın hamile olmadığını, hala bakire olduğu ortaya çıkmıştı. Hatta kızın adet görmeyle ilgili sorunu olduğu keşfedilmiş, yerel bir şifacının ilacı bu nedenle kıza sattığı anlaşılmıştı. Cinayet duruşmasında avukatı müvekkilinin suçsuz olduğunu, amacının aile şerefini korumak olduğunu savunmuştu. Adam beraat etmişti.
Bir köle, bir kadın, bir çocuk, en fakir barakalarda bile yaşayan herkesin eğitim almaya hakkı vardır. En olasılık dışı görünen cephelerin bile ardında ne hazineler gizli olduğunu bilemeyiz...
Her türlü merhemi ve yatıştırıcı ilacı hazırlama konusundaki büyük becerisi ile katı ve asık suratlı Doktor William Ambrose’u bile etkilemiş olan Susannah, eczanenin penceresinden süzülen ışıkta hayal kurup kötü kokulu bir toza dönüştürdüğü sülfürü ezerken dışarıdaki dünyayı izliyordu.
Fleet Caddesi, her zamanki gibi karınca yuvasını andırıyordu. Sabah başlayan kar çoktan Limehouse'daki ocaklardan yayılan zehirli bulutların getirdiği isle karışmış, ana kanalizasyondaki atıklar da inişli çıkışlı buzdağları oluşturmuştu. Kilise çanı çalarken köpekler havlıyor, eczanenin önünden kalabalık bir insan seli geçiyordu.
Susannah’ın gözleri, koyu renk şapkası ve peleriniyle karda yürümeye çalışan uzun boylu adama ilişti. Ormanda sessizce sürünen bir kurt misali kalabalığın yarattığı hengamede ilerlemeye çalışması Susannah'ın dikkatini çekmişti...
Charlotte Betts / Eczacının Kızı
"BİR KÖLE, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, EN FAKİR BARAKALARDA BİLE YAŞAYAN HERKESİN EĞİTİM ALMAYA HAKKI VARDIR. EN OLASILIK DIŞI GÖRÜNEN CEPHEPELERİN BİLE ARDINDA NE HAZİNELER GİZLİ OLDUĞUNU BİLEMEYİZ."