Henüz yeni Müslüman olmuş yabancı bir kadın şöyle diyordu; Kur'an'a baktım ve cehennem ayetlerini gördüm, dedim ki insanları bu denli şiddetli bir azaba uğratan bir yaratıcı olamaz. (Burada henüz Müslüman olmuyor) Fakat İsrail'in gerçek yüzüyle tanıştıktan sonra tekrar Kur'an'a baktım ve tekrar cehennem ayetleri ile karşılaştım. Bu sefer de dedim ki, Rabbim sen ne kadar adaletlisin.. ve ondan sonra Müslüman oldum..
Kendime çok fazla mesuliyet yüklediğimden beridir hayat daha bir ciddiyetle ilerlemeye başladı.. Ve kendi hayatının çok ciddi olduğunu idrâk eden, etmeye gayret eden birinin, ciddiyetsiz ve sırnaşık durumlar karşısında vakit hebâ edemeyeceğini kendi şahsım üzerinden tecrübe ettiğimi hissettim.
Takip ettiğim, konuşmalarını dinlediğim bazı kıymetli araştırmacı yazarlar var. Belli başlı programlara davet ediliyorlar. Bakıyorum önemli mevzular konuşuluyor, can kulağı ile dinliyorum. Araştırmacı yazar bazen ayetlerden bahsediyor, sunucu hanımefendi ayak ayak üstünde dinliyor. Yahu indir ayağını ölür müsün be kadın.. Her şeyin bir adabı, bir usulü var, kusura bakmayın..
Ne kadar kötü birey varsa oyalamak için eğitim çatısının altına topladılar. Toplumda huzuru bozmasın diye okula gönderilen her birey hem eğitimin kalitesini düşürdü hem de eğitimcilerin canını okudu.. Okul eğitmek için değil, zaptedilemeyenleri zaptetmek için bir günah çıkarma kurumu olarak görüldü..
Eğitim, kişinin kendi benliğini akıl ve kalp yoluyla müşahede etme ameliyesidir.. Her ne kadar o, zaman zaman kesintilere uğrasa da, hayat boyu devam eden meşakkatli bir meşgale olmakla birlikte kişinin kendine dönük en ulvi meselesidir.
Seküler tipler vahim öğretmen olayından sonra “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”samimiyeti ve adanmışlığı arıyorlar.Yahu daha ne aradığınızı bile bilmiyorsunuz;şu iman,şu yaşam tarzı ve şu yönetim şekli ile biz daha çöldeki bedevi gibi çok ararız susadığımız adaleti ve diğer tüm güzel şeyleri.
Bizi güzelleştiren ve güçlendiren kötülüklere bizi güzelleştirdikleri için meyledecek değiliz, gerektiğinde "merhaba" diyeceğiz, gerektiğinde teşekkür edeceğiz ve yolumuza gideceğiz..
Şairin dediği gibi; "anladık iyisiniz de iyiliğiniz kime". Ne koluna birini takmak, ne el'in para tutması, ne çoluk çocuğa karışmak.. herkes sahip olmadığın peşinde.. evli olan hayattan bezmiş, işi olan işinden bunalmış, çocuğu olana çocuğu imtihan... Velhasıl önce sağlık sonra huzur ve şükür..
Hêlîn
@helinbaday
·
08 Mayıs 08:52
"Ne yirmi yaşında evlenmiş olmak büyük bir başarıdır ne de otuz yaşında hâlâ işsiz olmak başarısızlıktır. Yaşam maalesef doğrusal ilerlemiyor, insan treni kaçırdım sanıyor, kusuru kendinde arıyor ama bazı şeylerın 'nasip' olduğunu unutuyor. İş de nasip, eş de nasip, aş da nasip."
İki algı, toplumu ve aileyi bitirdi:
Birincisi kadınlara söylenen "sakın haa kocana kendini ezdirme"
İkincisi erkeklere söylenen "sakın haa karının aklıyla hareket etme".
eda
@prunuscerasus
·
07 Mayıs 00:16
Yaşamdaki kötülüklerin çoğu, anlık hazların gereğinden çok fazla uzatılma arzusundan kaynaklanır. Evlilikte kadınlardan istenen itaatkârlık da böyledir; otoritelere bağımlılık nedeniyle doğal olarak zayıf düşen zihin, kendi güçlerini hiç kullanamaz ve itaatkâr eş de zayıf ve tembel bir anneye dönüşür.
Kadınların Çeşitli Nedenlerle Düşürüldüğü Yozlaşmışlık Durumu Üzerine GözlemlerKitabı okudu