Kitabı okurken düşündüğüm şey, olayın sadece kadınların başörtüsü çıkartmak isteyip toplum zoruyla örtünmek zorunda kalması olmadığıydı. Asıl olay ve değiştirilmesi gerekenler, bazı insanların, kendini din adı altında başka bir insan üstünde egemenlik kurma hakkını bulması, kendi yaşadığı gerçekler ve hayat şartları dışında bir hayat bilmeyenlerin herkesi kendi zindanlarına hapsetmek istemesi ve hapsolmak istemeyenlere karşı zor uygulaması, dışlaması, insan yerine koymaması, hayatı boyunca ben neden bunu yapıyorum; benden farklı düşünen, yaşamak isteyen neden benden daha değersiz olsun diye düşünmeyen ve düşünme ihtiyacı dahi duymayanların yaptıkları zulüm, ahlak bekçiliği yapanların aslında en ahlaksız olması gerçeği...
Olaylar o kadar gerçek ki bazı kısımları okurken gerçekten zorlandığımı söyleyebilirim. Ben okurken dahi zorlanırken bunları gerçekten yaşayanların olması beni derinden sarstı.
Kendi kararlarını verebilmek, onlara uygun yaşamak ve en önemlisi birey olabilmek için mücadele veren kadınların neler hissettiği ve yaşadıkları çok içten bir dille anlatılmış. Başörtüsü ve din adı altında yapılan psikolojik ve fiziksel şiddet, bu şiddetin onları hayatı boyunca nasıl etkilediği anlatılmış. Ne yaşamış olurlarsa olsunlar ve sonuçları ne olursa olsun en sonunda kendi kararlarını verip buna göre yaşamaları ise çok takdir edilesi.