"epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum
adında hem ekmek hem gül geçen kimseyi görmedim
tanımıyorum
ben biraz yavaş
günde beş vakit hiçbir şey yapmayan biri
ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli
mümkünse haşhaş
yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
Eskiden ne çok içimi dökerdim buraya. Ama bende öyle kapanmaz yaralara sebebiyet verdi ki elim yazmaya gitmez oldu. Olsun geçer dedim bu sefer yeni hayatım iyi olacak dedim ya olacak ama olmadı… Olsun inanıyorum bulacağım diğer yarımı, gideceğim sevdiklerimin yanına artık bende mutlu olacağım 🥹
ah islere bulansaydım, dumanlar solusaydım
yakalarına sarılsaydım, hesap sorsaydım
eksileni yerine koysaydım, elim yatkındır
ben de onunla olsaydım o yangın akşamında
Seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
Bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
Martılar konuyor omuzlarıma,
Gözlerin İstanbul oluyor birden.
Akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
Şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
Durgun sular gibi azalacağım
Bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
Şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
Yalnız gözlerime bak
Din bilgininin yolu tımarhaneye düşmüştü. Gidip gezeyim delilerin hâlini göreyim. Diyerek kapıyı çaldı. Girince elleri , ayakları bağlı bir delinin sevinç içinde bağırıp çağırdığını , keyiften sarhoş olduğunu gördü. Yanına giderek yahu dedi , elin ayağın bağlıyken bu neşe de nedir ? Tutsaksın görmüyor musun halini ?
Deli ; elim ayağım bağlı benim , yüreğim bağlı değil. Gönlüm özgür olduktan sonra tutsak olmuşum ne çıkar? İki âlem dediğin nedir ? Bir deniz , adı da gönül. İşte o deniz de hürüm ben !
Arabayı çalıştıracakmış gibi geri çekildi, hemen sonra tekrar ileri atılarak dudaklarımı ateşli, ıslak, yırtıcı bir öpücükle hapsetti. Ağzı benimkini tüketiyordu, dilinin vuruşları derin ve hızlıydı. Ben de tıpkı onun gibi doyumsuzdum. Elim saçlarının arasına kaydı, onu saç köklerinden tutarken çılgınca tadına bakıyordum. Eliyle göğsümü kavrayarak yukarı kaldırırken başparmağı ve işaretparmağı sızlayan göğüs ucumu kuşatıyor ve ritmik bir şekilde çekiyordu. İnledim, uyarılmış ve açtım.
"...
titrer elim kolum tedirginim,korkuyorum,
savruluyorum bir kadehte zaten sarhoşum,
bu gecelerin sabahı saat kaçta başlar bilmem,
zamansızım,zordayım,boş bir bekleyiş,
amaçsızım...
..."
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine değdi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, ne olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Gözlerinin kahverengi dalgasına dokundu elim
bilinmeyen renklerin ülkesine taşındım yüzündeki ilk trenle
öyle utangaçtı sabah
dizlerinin üstüne oturmuş ellerin
anlatıyordu
hayatın resmini
inciler biriktirdin bir yerlerime
sevgilim
sesin dokunmasaydı
bir sürü güneş yığılmazdı bu kapıya