Nazan Bekiroğlu
Merhaba arkadaşlar. Burada sık sık şahit olduğumuz üzere, belli bir yazara ya da şaire maledilen fakat aslında onlara ait olmayan alıntılara sıklıkla rastlıyoruz. Haliyle insan en sevdiği yazarlar hakkında daha hassas oluyor. Nazan Bekiroğlu'na atfedilen şu cümle de yazar tarafından bizzat yalanlanmıştır. "Birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emanet etmektir bir bakıma..." Az önce bir okurun bu cümleyi Nar Ağacı kitabında sayfa göstermeden alıntıladığını görünce: "Bu alıntı kaçıncı sayfada geçiyor acaba öğrenebilir miyim? Nazan hoca bu cümlenin kendisine ait olmadığını söyledi çünkü. " şeklinde yorum yaptım ve okur herhangi bir açıklama yapmadan apar topar iletisini sildi. Aşağıdaki bağlantıdan, hem yazarın son kitabı olan "Yerli Yersiz Cümleler" hakkında yapılan güzel sohbete dahil olabilir hem de bu cümlenin Nazan Bekiroğlu'na ait olmadığını görebilirsiniz. ( En son bölümde) timas.com.tr/wp-content/uplo... Hepinize keyifli okumalar dilerim.
"Birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emânet etmektir bir bakıma." Nazan Bekiroğlu
Reklam
İçten Gelip Hiçe Gidenler
Kaç bin yılın soluğu bilinmez şu kalemim, Kaç bin yıldan emanet dilimdeki tahammül, Çırılçıplak esaret aşka koyduğum her mim, Her mim mühürlendiğim yılların cehennemi, Kıskanç hayaller kadar huysuz divane gönül, Kucaklarken kararmış ruhumdaki sersemi.
Fudayl bin İyad (ksa.) II Hüsn-ü Zan ve Netice Günlerden bir gün muazzam bir kervan çıkageldi. Fudayl'ın yoldaşları kervanın geldiğini fark edince kulak kesildiler. Kervanla gelen kafiledeki birisi haramilerin sesini işitti. Kervan halkı arasında bir ağa vardı. Altınlarımı öyle bir yere gizlemeliyim ki, kervanı vuracak olurlarsa hiç olmazsa geriye bu kalsın diye düşündü. Sahraya açıldı. Orada bir çadır gördü. Çadırın içinde sırtında bir abâ olan biri oturmaktaydı. Altınları ona emanet etmek istedi. Bu zat ona, "Çadırın içine gir ve bir köşeye koyuver," dedi. O da altınları bırakarak geri döndü. Kervanın yanına varınca haramilerin yolu kesip malların hepsini götürdüklerini gördü. Geriye kalan eşyasını toplayıp çadırın yolunu tuttu. Oraya vardığında eşkıyanın malları bölüştürdüğünü gördü. Bir ah çekti ve, "Demek altınlarımı haramilere teslim etmişim," dedi. Geri dönmek istedi, ama bu sırada Fudayl onu gördü ve, "Gel," diye seslendi. Oraya varınca Fudayl, "Senin burada ne işin var?" diye sordu. Emaneti almak için gelmiştim de, dedi. Fudayl, "Nereye koyduysan hemen git oradan al," dedi. Adam gitti ve altınları koyduğu yerden aldı. Yoldaşları Fudayl'a, "Biz bu kervanda hiç altın bulamadık, sen ise bunca altını iade ediyorsun," dediklerinde Fudayl dedi ki: "O, hakkımızda iyi niyet besledi ve ben de Allahu Teâlâ hakkında iyi niyet besliyorum. Ben onun hakkımdaki iyi niyetini doğru çıkardım. Ola ki Allahu Teâlâ da benim kendisi hakkımdaki iyi niyetimi doğru çıkartır."
İslam o kadar güzel bir din ki müşriklerin köle diye küçümsediği insana kabe de ezan okutturuyor. Ve tekrar o kadar güzel ki müşriklerim azadlı köle diye küçümsedikleri insana ordusunu emanet ediyor. Ve o kadar güzel din ki aynı dinden olsa da olmasa da beraber huzur içinde yaşayabiliyor. İnsanı salt insan olarak gören, her türlü ayrımın, küçümsemenin karşısında olan bir din.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.