Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiçbir şey anlamayan bu insanlara öldüresiye kızıyordu. Onlar gibi vurdumduymaz olabilmek, canı isteyince de pişmanlık falan duymadan sevişebilmek için varını yoğunu vermeye hazırdı. Onları masasına oturtamasa, sülününü yediremese de, canları istediği an çitlerin arkasına gidebilir, kendilerinden önce kaç kişiyle yattığına aldırmadan, kızların bacaklarını havaya dikebilirlerdi! Bir günlüğüne de olsa, buyruğu altındaki, uçkurunun efendisi, dilediği zaman karısını tokatlayıp komşu tavuklarla keyfedecek kadar hoyrat işçinin yerine geçebilmek için, elindeki her şeyi, gördüğü eğitimi, rahatını, görkemini, müdürlük gücünü göz kırpmadan verebilirdi. Hatta açlıktan ölmeye, bomboş mideyle, baş dönmelerine yol açan kasılmalarla yaşamaya razıydı: Böylece içindeki onulmaz acıyı dindirirdi belki. Ah, ah! Ne çok isterdi ilkel bir insan gibi yaşamayı, mal mülk derdine düşmemeyi, tumbacı kızların en pisi, en çirkiniyle ekinler arasında yuvarlanmayı ve bununla yetinebilmeyi!
Sayfa 369Kitabı okudu
Önce başkaldırının Voreux dışına taşmayacağını ummuştu; ama gelen haberler gittikçe ciddileşiyordu: Mirou ile Crevecoeur de greve katılmıştı, Madeleine'de yalnız at bakıcıları işbaşı yapmıştı, işlerin görece iyi gittiği Victoire'la Feutry-Cantel'de bile işçilerin üçte biri madene inmemişti, yalnız Saint-Thomas eksiksiz işbaşındaydı ve şimdilik hareketin dışında görünüyordu.
Reklam
Gerçekten de açlık, öfke, iki aylık acı ve ocaktan ocağa çılgınca koşuş Montsoulu kömür işçilerinin suratlarını sivri çeneli birer kurt yüzüne döndürmüştü. O sırada güneş batıyor, koyu kızıl ışınlar ovayı kana buluyordu. Az sonra yoldan insan yerine kan akmaya başladı, kadınlarla erkekler koşmaya devam ediyor, mezbahadaki kasaplar gibi her yanlarından kanlar süzülüyordu. Bu korkunç ama güzel görünüm karşısında sanatçı damarları kabaran Lucie'yle Jeanne: - Ah! Harika, harika! dediler alçak sesle.
Sayfa 365Kitabı okudu
Aman şişelerinizi getirin, halkın alın teri geçiyor! diye mırıldandı Négrel, cumhuriyetçi olmasına karşın, hanımların yanında ayaktakımıyla dalga geçmeye bayılırdı.
Sayfa 364Kitabı okudu
Bay Hennebeau taşlaşmıştı sanki. Sürekli yatağa bakıyordu. Uzun, acı dolu yaşamı gözünün önünden geçiyordu şimdi, bu kadınla evlenişi, kısa bir süre sonra ortaya çıkan ruhsal ve bedensel uyuşmazlıkları, karısının gizli âşıkları, ister istemez katlanılan korkunç bir hasta kokusu gibi tam on yıl göz yumduğu sevgilisi... Sonra Montsou'ya gelişleri, karısını iyileştirebilme konusunda beslediği çılgınca umut, kolu kanadı kırık yaşanan aylar, bol uykulu sürgünlük dönemi, onu en sonunda kendisine mal edecek ihtiyarlığın yaklaşması. Derken yeğenlerinin gelişi, karısının Paul'e yaklaşması, ondan cinsel duyguları bir daha uyanmamacasına küllenmiş bir ana gibi söz etmeye başlayışı. Ve kendisinin sersem bir koca gibi hiçbir şeyin farkında olmayışı, soyadını taşıyan, ama kendisinden başka herkesin sahip olduğu bu kadına tapışı! Hem de öyle tapış ki, başkalarından artanı ona verse, koşup ayaklarına kapanacaktı! Oysa karısı başkalarından artanı işte bu oğlana veriyordu!
Sayfa 359Kitabı okudu
Hırpalayacak bir alçak bulamayınca kızgınlıklarını eşyadan aldılar. Yıllar boyu birikmiş, zehir gibi bir hınçtı bu. Yılların biriktirdiği yoksulluk şimdi bir yakıp yıkma açlığına dönüşüyordu.
Sayfa 349Kitabı okudu
Reklam
Q zavallıcıklar birer yamyamdı elbet, ama okuma yazma bilmeyen, açlıktan kırılan birer yamyam.
Sayfa 342Kitabı okudu
Buz gibi soğuk gökkubbenin altında parlayan gözleri, uluyan ağızlarıyla tam bir surat saldırısıydı bu; yıllarca aç bırakılmış, ellerinden alınmış kendi mallarını yağmalamaya itilmiş kadınlı, erkekli, çoluklu çocuklu bir halkın toptan çıldırmasıydı. Soğuğun farkında bile değillerdi artık. Etienne'in ateşli sözleri hepsinin iliğini kemiğini ısıtmıştı. Dinsel bir coşkunlukla, hak ve adaletin gerçekleşeceği günü bekleyen ilk Hristiyanların umut ateşiyle ayakları yerden kesilmişti.
Sayfa 298Kitabı okudu
- Sıra bizde arkadaşlar! diye bağırdı en sonunda. Yönetime el koymak, yeryüzü zenginliklerine sahip olmak sırası bizde!
Sayfa 298Kitabı okudu
Yeryüzündeki kadınlardan biri, işte böyle taş toprak üzerinde, ama bütün benliğiyle kendisine teslim olsa, her şeye yeniden başlayabilir, açlığı da, ölümü de göze alabilirdi. Hayır, hayır, derdinin çaresi yoktu, aslında kıskanıyordu bu yoksul insanları. O uçsuz bucaksız karanlık ovayı kaplayan, kendisinin içlerinden yalnız dudak şapırtılarını seçebildiği o sayısız gürültü arasında atın başını bırakmış, umutsuzluktan çökmüş, ağır ağır evine dönüyordu.
Sayfa 292Kitabı okudu
Reklam
Bu korkunç sıkıntı daha dikbaşlı yapıyordu onları, köşeye kıstırılmış av hayvanları gibi, gömüldükleri çukurdan çıkmaktansa, geberip gitmeyi göze alıyorlardı. Kim cesaret edebilirdi boyun eğmekten söz etmeye? Arkadaşlarla birlikte direnmeye yemin etmişlerdi ve tıpkı göçük olduğu zaman madende yaptıkları gibi, hep birlikte direneceklerdi. Başka çare yoktu, alınlarına yazılana rıza göstermeyi öğrenecekleri bir okuldu bu.
Sayfa 268Kitabı okudu
301 syf.
·
Puan vermedi
Thérèse Raquin, oğluyla evlendirdiği yeğeninin, sevgilisiyle bir olup oğlunu öldürmesi sonucu, bu çiftin içine düştükleri pişmanlığı ve felç geçiren yaşlı anne Madam Raquin'in delici bakışlarıyla onların sonunu hazırlayışının başarılı bir anlatımıdır." Kitabın arka kapağı böyle özetlemiş. Ve gerçekten de kitabın özetidir bu cümle. Therese ve Laurent'in içine düştükleri psikolojik durum beni oldukça yordu. O kadar gerçekçi bir anlatım vardı ki kitabın içine kollarımı uzatıp müdahale etmek istediğim yerler oldu. Ve yer yer bağırmak istediğim anlar da. Bu kitap cinayete teşebbüs edenlere okutulmalı bence. Oldukça caydırıcı olabilir.
Therese Raquin
Therese RaquinEmile Zola · Bordo Siyah Yayınları · 20032,675 okunma
Lüzumsuz bulduğu için artık konuşmuyordu.
Sayfa 42 - CanKitabı okudu
Ticaret işi böyledir: Kendinizi tedavi ettirmeye zaman bile bulamadan ölür gidersiniz.
Sayfa 26 - CanKitabı okudu
Sevdiklerinin hepsini öldürecekse,sevmek neye yarardı ki?
Sayfa 282 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.