Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
En’âm Sûresi, 1’
“ Her türlü övgü, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’ındır. ”
“Hatırla ki Rabbin meleklere: «Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım.» demişti...” (el-Bakara, 30) Müfessir Elmalılı Hamdi Yazır, âyet-i kerîmedeki “halîfe yaratacağım” ifâdesini şöyle tefsîr etmiştir: “Kendi irâdemden, kudret ve sıfatımdan ona bâzı salâhiyetler vereceğim; o Bana izâfeten, Bana vekâleten mahlûkâtım üzerinde birtakım tasarruflara sâhip olacak; Ben’im nâmıma ahkâmımı icrâ edecek; o bu hususta asıl olmayacak; kendi zâtı ve şahsı adına asâleten ahkâmı icrâ edecek değil, ancak Ben’im bir nâibim ve vekîlim olacak. irâdesiyle Ben’im irâdelerimi, Ben’im emirlerimi, Ben’im kanunlarımı tatbîke memur bulunacak. Sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak aynı vazîfeyi icrâ edecek olanlar bulunacak, «O (yüce Allâh) sizi yeryüzünde halîfeler kıldı. » (el-En’am, 165) sırrı zâhir olacak.” (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili, I, 299-300)
Reklam
“Eğer Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet kılardı. Fakat, Rabbinin merhamet ettikleri bir yana, hala ayrılıktadırlar; esasen onları bunun için yaratmıştır. Rabbinin, ‘Andolsun ki cehennemi hep insan ye cinle dolduracağım’ sözü yerine gelmiştir” (Hûd Suresi, ayet 118- 119). Dikkat edileceği gibi, Tanrı burada “...esasen onları bunun için yarat(tık)... “diyerek, amacının insanları “ayrılıklar”, “düşmanlıklar” içinde yaratmak olduğunu, bunu yapmakla cehennemi insanlarla dolduracağına dair kendi kendine vermiş olduğu sözü tuttuğunu bildirmekte. Böyle olunca cehennemi doldurabilmek için yeteri kadar “kafir” bulmak ihtiyacındadır. Çünkü, cehennem, adeta doymak bilmeyen bir ejderhadır; Tanrı’nın, “Ey cehennem! Doldun mu?” diye sorduğu her defasında, cehennem Tanrı’ya, “Daha var mı?” diye karşılık vermektedir (Kaf Suresi, ayet 30). Oysa Tanrı için, cehennemi doldurabilmek üzere dilediğinin gönlünü darlatıp onu “kafir” kılmaktan (örneğin, bkz. Enam Suresi, ayet 125) ve “kafir” kıldıklarını cehenneme atmaktan daha kolay ne vardır ki? Hatta Kur’an’dan öğrenmekteyiz ki, Tanrı, bazı hallerde kişilere, günahları artsın da biraz daha kafir olsunlar diye süre de tanımaktadır. Örneğin, Al-i İmran Suresi’nde şöyle yazılıdır: “inkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz surenin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye süre veriyoruz...” (Al-i İmran Suresi, ayet 178).
Mekke’nin etkili kişilerinden biri olan Ebu Talib’i Müslüman yapmak, Muhammed’in başlıca amaçlarından biriydi. Çünkü, bunu sağlayacak olursa, Mekkelilerden pek çoğunu, özellikle, Kureyş eşrafını kolaylıkla kazanacağını bilmekteydi. Ancak, bütün çabalarına rağmen Ebu Talib’i Müslüman yapamamıştır; zira Ebu Talib, “Ben atalarınım dininde ölmek isterim” diyerek ve putperest kalarak gözlerini hayata kapamıştır. Kuşkusuz ki, bu başarısızlık Muhammed’i, kendi taraftarları indinde, “Amcasını bile Müslüman yapamayan bir elçi” durumunda kılmaya yeterliydi. Ve işte bu damgayı yememek için Kur’an’a, Müslüman olup olmamanın Tanrı işi olduğuna dair ayet koymanın yararlı olacağını hesaplamış ve öyle yapmıştır. Yani demek istemiştir ki, Ebu Talib’i Müslüman yapmayan doğrudan doğruya Tanrı’dır. Bu itibarla yukarıda sözü geçen ayeti, yani Enam Suresi’nin 125. ayetini, İslamcıların dedikleri gibi, ilim kaynağı niteliğinde bir şey sanmak yanlıştır.
“Allah kimi doğru yola koymak isterse, onun kalbini İslamiyete açar; kimi de saptırmak isterse, göğe çıkıyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah inanmayanları küfür bataklığında bırakır” (Enam Suresi, ayet 125)... Tanrı’nın yüceliğiyle, adaletiyle de bağdaşır nitelikte değildir. Şu bakımdan ki, ayete göre Tanrı, dilediğini doğru yola sokup “Müslüman” kılmakta, dilediğini de saptırıp “kafir” yapmaktadır. Ancak, “kafir” yaptığı kimseleri cezalandırmaktadır! Daha başka bir deyimle, hem kişileri suçlu durumda kılmakta hem de cezalandırmaktadır! Kuşkusuz ki, ilme, akla ve insafa sığmayan bir çelişki bu! “Yüce” olduğu söylenen bir Tanrı’dan beklenmeyen bir şey bu! “O halde nasıl olmuş da böyle bir ayet Kur’an’da yer almış?” diye sorulacak olursa, cevabı kolaydır. Bu ayet, Muhammed’in amcası olan ve aynı zamanda kendisine babalık yapan Ebu Talib’in İslam’a girmemesiyle ilgili olmak üzere Kur’an’a girmiştir.
Faris Odeh...
29 Ekim 2000'de, 14 yaşındaki Filistinli Faris Odeh, Siyonist işgale karşı gerçekleştirilen İkinci İntifada sırasında Gazze'de İsrail işgal kuvvetlerine ait bir tankın önünde tek başına durdu ve ona taş attı. Associated Press fotoğrafçısı Laurent Rebours, bu “David ve Goliath (dev)” anının ikonik fotoğrafını çekti. Odeh, ebeveynlerinin
Reklam
Enam Suresi’nde, Kur’an’ın “kutsal, yüce ve arınmış sayfalar” üzerinde yazılı olduğu, Muhammed tarafından uydurulmadığı ve Tanrı’dan başka hiçbir güç tarafından oluşturulmayacak “mükemmelliyette” bulunduğu yazılıdır: “Bu indirdiğimiz kutsal kitaptır... şüphesiz o size Rabbinden belgedir...” Görüldüğü gibi bu ayetlerde Tanrı’nın Muhammed’e indirdiği “kitap “tan ya da “yüceltilmiş, arınmış sayfalar üzerine yazılı Kur’an’dan söz edilmekte, ama Muhammed’in ölümü tarihinde ortada böyle bir şey yok! Zira, yukarıda değindiğimiz gibi, Kur’an’ın kitap (mushaf) haline getirilişi onun ölümünden çok sonraki bir tarihe rastlamakta.
784 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.