Polisiye roman denildiğinde akla gelen ilk isim Ahmet Ümit'tir, haliyle Ahmet Ümit dediğimizde de tarihte gezinti yapmamak kaçınılmaz bir hale geliyor. Akıcı, yalın bir dili olan yazarımız arkeoloji, tarih, sosyoloji alanlarını birleştirip kaliteli bir eser ortaya koymuştur.
"Zalimler çağında yaşayan bir alçaktım" diye başlayan bir kitap, Hitit döneminde yaşamış saray yazmanı Patasana'nın tabletleriyle giriş yapıyoruz. Kitaba 2700 yıl öncesine dayanan Patasana'nın bütün şeffaflığı ile yazdığı resmi olmayan yazılı metin olarak aydınlığa kavuşmuş tabletleriyle yer yer imkansız bir aşka ev sahibi olan kitabımız, bizi yeri geliyor bitmek bilmeyen nesillere aktarılmış savaşlara konuk ediyor.
İki farklı zaman dilimi üzerinden, birbirine bağlantılı konu şablonu oluşturuyor bize. Geçmiş ve günümüz tarihi şeklinde ilerleyen konu, geçmişi 28 tablet üzerinden, bugünü ise 28 bölüm üzerinden okuyucuya aktarmıştır.
Ölüm konu olarak güzel işlenmiş yıllar geçse de nesil, jenerasyon değişse de insanların öldürmeye yönelik güdümleri ve bunu kaynak bağlamında son bulması üzerine aydınlığa ulaşan veriler, görüşler, zaman içinde saklı kalan gerçekler. Din, dil, ırk ne olursa olsun alınan canın kıymeti, ne olursa olsun öldürülmemeli olduğu üzerinde durulmuş. Patasana'nın, kendi vicdan muhasebesinin yer aldığı, isyan ettiği ölümleri, savaşları içindeki umut ışığına bağlı tabletleriyle aktarması ve benim kitaba aşık olmam.