umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bahar geldiğinde
kırlara çıkacaksın
dizboyu otlar üstünde
koş koşabildiğince
ve sakın yitirme neşeyi
Kırların sessizliğinde
yüreğinin sesini dinle
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni küçüğüm
Doğa pervasızdır biraz
bakarsın en olmaz yerde
masmavi bir su fışkırır
ve suyun ışıldayan göğsünde
sevincin nilüferleri
Bahar şaşırtmasın seni
sırtüstü uzan bir gölgeye
suların, kuşların sesini dinle
ve bekle beni orada
döneceğim küçüğüm
Çetin Altan, "Enseyl karartmayın," derdi. Enseyi karartmayın! Çünkü bu karamsarlık sıkmaya başlar. Zeki insan böyledir, devamlı aynı yönde gitmek, devamli bir kötülükten bahsetmek insanın kendi ruhunu da karartır. Dengeyi bulmak lazım.
"Çetin Altan, 'Enseyi karartmayın,' derdi. Enseyi karartmayın! Çünkü bu karamsarlık sıkmaya başlar. Zeki insan böyledir; devamlı aynı yönde gitmek, devamlı bir kötülükten bahsetmek insanın kendi ruhunu da karartır."