Bir gün gazetede, yakalanan bir hırsızın kaçmasına göz yuman bir polis hakkında bir haber okumuştu. Mazeret olarak, birlikte güldük, demişti, o yüzden onu artık içeri tıkamazdım. Artık olmazdı.
Önümüzde açık ve biçimlendirilmemiş olarak uzanan, özgürlüğü açısından tüy gibi hafif, belirsizliği açısındansa kurşun gibi ağır onca zamanı nasıl kullanabilirdik, nasıl kullanmalıydık?
Bu felsefi sorular aklını kurcalarken gezgin uyuyakalır ve sabah uyandığında sarı kayalar hâlâ oradadır; bir ressamın yüreğinden uzaklara taşınmadığı sürece taşın yazgısı budur ne de olsa- olduğu yerde kalmak.