Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

eren menderes

Hiçbir insan ve hiçbir yazgı, başka bir insan ve yazgıyla kıyaslanamaz. Hiçbir durum kendini tekrar etmez ve her durum farklı bir cevap gerektirir
Reklam
Aynadaki hayaliniz sizinle ayna arasındaki köprü gibi davranır; aynadaki hayalin hem kendiniz hem de ayna olduğunu tasdik etmek zorundasınız; am aöyle ki o ne sizsiniz ne de aynadır
buradan geçmiyor hiç kimse; çünkü yok burası diye bir yer ihtiyacım kalmıyor benim anlaşılmaya.
izdiham yayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sahnede biri prensi, bir başkası danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçiyi ya da askeri ya da generali vb. oynar. Ama bu farklılıklar yalnızca dış görünüştedir: İç dünyada böyle bir görünüşün çekirdeğinde, herkeste aynı şey yatar: Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. Yaşamda da böyledir. Rütbe ve zenginlik farklılıkları herkese oynayacağı rolü gösterirler; ama bunlara asla içsel mutluluk ve hoşnutluk farklılıkları karşılık düşmez; burada da, herkesin içinde aynı zavallı saf adam vardır; elbette malzemesi herkeste farklı olan ama biçimi, yani asıl özü gereği herkeste hemen hemen aynı olan eza ve cefa içinde; derece farklılıkları bulunsa da, bunlar asla rütbeye ve zenginliğe, yani role göre ortaya çıkmazlar.
Ve görüyor musun baba, seninle bana da böyle oldu. İçimde, bugüne kadar hissettiğim ve yaptığım her şeye hâkim olan muazzam bir metin yattığını kısa bir süre önce nihayet anladım; tehlikeli gücü, hakkında en ufak bir şey bilmesem de sahip olduğunu sandığım geçerliliğe sahip olmayabileceğini, bütün eğitimime rağmen, hiç aklıma getirmememde yatan, için için kor gibi yanan bir metin. Metin kısa ve Tevratsı bir kesinliğe sahip: BAŞKALARI SENİN MAHKEMENDİR
Reklam
Böyle yaşayıp gidiyorum işte, hep o bir şeyi arıyorum, onun özlemini çekiyorum; öte yandan bunun ne olduğunu bildiğim de yok
Sayfa 26
İçinde, nasıl olursa olsun, sevgi bulunmayan insan yaşayamaz: Ruh sevmek için verilmiştir ona zaten
Sayfa 18
Ruhen yüceltme yeteneği bulunan evrenin her köşesinden esecek rüzgarlara zihninin pencerelerini açık tutar. Kendisini, hayatı ve dünyayı elinden geldiği kadar doğru biçimde görür; insan ömrünün kısalığını anlar ve her insanın aklını bilinen evrendeki değerler üzerinden topladığının da farkındadır. Bundan başka, zihni dünyaya ayna tutanın, bir bakıma dünya kadar büyük olacağını da bilir. Koşulların kölesi olanları saran korkulardan sıyrılmış olmaktan büyük bir haz duyar ve dış hayatın çalkantıları ortasında, benliğinin derinlikleri mutlu bir insan olarak kalır.
Her insan kendi gerçekliğine dair hislerin çoğunu başkalarının kendisi hakkında söyledikleri yahut düşündüklerinden edinir. Fakat çoğu modern insanın gerçeklik duygusu konusunda başkalarına olan bağımlılıkları öyle bir noktaya varmıştır ki onlar olmadan var olma hissini yitireceklerini düşünürler. Kumda akan su gibi ‘dağılacaklarını hissederler. İnsanların çoğu hayatlarını sürdürebilmek için başkalarına dokunmak zorunda olan körlerden farksızdır.
kapı kapı aradığımız doktoru bir müddet sonra odasında bulmaca çözerken bulduk. işte o zaman anladım ki hayat, bulmaca çözenlerle ölümü bekleyenlerin arasındaki o ince çizgiden ibaret. bulmacayı ve kahvede bulmaca çözenlerinkinden daha pahalı olan kalemini kenara bırakan doktor sırayla yüzümüze, röntgen filmine, anneme, bana ve boşluğa bakıyordu. biraz sonra annemi koridordaki sedyeye yatırmamızı söyledi. "bırakın ve gelin" ağzından çok kolay döküldü cümleler:
bülent parlakKitabı okudu
Reklam
Ne satın alınacak? Oyuncaklar, elbette; kocaman oyuncaklar, hoşumuza giden ve başkalarını etkileyen şeyler. Çağdaş toplum bize bu nesneleri satın almayı, mümkün olduğunca çok satın alabilme arzusu duymayı emreder. Oysa bir şeyler satın alma fikri, yeni şeylerle -yeni arabalar, marka ayakkabılar, kocaman televizyonlar, güneye bakan apartman daireleri, altın kaplama akıllı telefonlar, Hırvatistan tatilleri, imitasyon İran halıları- oynama fikri, çocukluğun, ergenlik arzularının karakteristiğidir. Bu durum yetişkinler arasında kısmen de olsa geçerli bir şey halini aldığında, genç olmakla yetişkin olmak arasında artık sembolik bir engel kalmamış demektir...
İstiklal Marşı
“Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakka tapan, milletimin İstiklal.”
Yıldızlı bir gecede, gökyüzünün altında kendini acemi ve çaresiz hissedersen, bu, yıldızlara bakarak başka şeyler düşündüğün içindir. Yıldızlara bakarak yalnızca yıldızları düşünmek gerekir.
Sayfa 143Kitabı okudu
Sadece söylediklerinin doğru olmasına değil, konuştuğun kimsenin bu doğruya katlanabilecek olmasına da dikkat et.
Sayfa 179
Ağıtlar Toplamı
Hatıran bir güldür bana Büyük caddeleri sevdiren bana Bütün özürleri bulduran bana
Reklam
Sevilen, seven birinin olmasını, kendisinden başkasında sükunet bulmamasını ve başkalarından tamamen ayrılmasını ister. Burada tatminlik, tatmin olmamaktadır. Lezzet yanmaktır. Karar kararsızlıktır. Rahat yaralı olmaktır. Bu makamda kurtuluşu istemek, nefsini fitneye atmaktır. Nefsini bütünüyle sevgiliye bırakman gerekir. O''ndan gelecek her şeye razı olman demektir. O''ndan geleni, yüz çevirmeden, itiraz etmeden kabul etmen gerekir.
Modern öncesi zamanlarda, insanlara dünyanın daha derin ve daha anlamlı olan bir şeyi gözden saklayan bir perde olduğu öğretilirdi. Onlar, çok geçmeden perde açılacak, ve kendi iş ve etkinliklerinin meyvesiyle yüz yüze gelecekler diye bilirlerdi. Günümüzde insanlar dünyanın aslında bir aldatmaca (illusion) olduğunu unutmuşlardır. Sadece bu kadar da değil, onların çok büyük bir kesimi bir lütuf ve inayet, ilahi iradenin bir görüntüsü ve Allah''ın ayetleriyle dolu olan doğal dünya hakkında ilk elden hiçbir bilgiye sahip değildir. Onlar dünya hakkındaki bilgilerini tali ve türemiş bir görüntüden alıyorlar; yani televizyon, sinema, radyo ve dergilerden. Dahası, onların birçoğu şimdi üçüncü dereceden bir görüntüye gömülmüş durumda: ''Fiili realitenin'' elektronik perdesine. Nasreddin Hoca''nın dediği gibi, çorbanın suyunun suyunun suyunun suyu ile yetinmeye çalışıyorlar. Perde üstüne perde olan bir perde, karanlık üstüne karanlık olan bir karanlık, cehalet üstüne cehalet olan bir cehalet içinde yaşıyorlar. Her perdenin bir yüzü gizlediği, her karanlığın bir ışığı gölgelediği ve her cehaletin bilgiyi gerektirdiği konusunda hiçbir fikirleri yok.
Gönül firasetinin misali aynaya benzer. Aynanın paklığı devamlı bir hal üzere durmaz. Sır da onun gibidir. Su ne kadar duru olsa, aksinde nesne de o kadar temiz görünür. Amma su bulanık, hava da bulutlu olsa, aksinde hiçbir nesne görünmez. Saffet sebeb-i didardır. Saflık görüşmenin sebebidir. Bulanıklık bulut gibi gönlü karartır. Gönül bulanıklığı dünya sevgisindendir. Makam, menzil ve hürmet istemekten, ameline riya ve sum''a katmaktandır. Kendisini beğenip nefsinin dilediğince yürümektendir.
Sufi Kitap
Eğer âşığın sevgisinde, sevgilisinden başkasını düşünmeye fırsat verebilen bir akıl ya da akıl yürütme varsa, o sevgi saf ve gerçek değildir. O ancak, nefiste (insanda) geçici bir durumdur. Kimileri, bu tür bir sevgi hakkında şöyle demiştir: Akıl ile idare edilen sevgide hayır yoktur.
insan yayınlarıKitabı okudu
...Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, bilgi ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg''a inanır ve onların kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg''u bekler dururlarmış. Ne var ki Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg''un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg''un varolduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg''un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg''un yuvası etekleri bulutların üstünde olan Kafdağı''nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce bülbül geri dönmüş güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş -oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış-, kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış, baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuş bataklığını... Yedi vadi üstünden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Altıncı vadi "şaşkınlık", yedinci ise "yokoluş" vadisiymiş. Kaf dağına vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg''un yuvasını bulunca öğrenmişler ki Simurg Anka; otuz kuş demekmiş. Onların hepsi Simurg''muş. Her biri de Simurg''muş.
İrene kimseyi rahatsız etmezdi. Sabahki ev işi bittikten sonra, günün geri kalan bölümünü yatak odasındaki kanepede örgü örerek geçirirdi. Neden böyle çok örgü ördüğünü sorarsanız söyleyemem; sanırım kadınlar örgünün hiçbir şey yapmamak için dört dörtlük bir bahane olduğunu anlayınca örmeye başlıyorlar.
Reklam
Şükran duygusu ve intikam.
Güçlü olanın şükran duymasının nedeni şudur. Ona iyilik yapan, yaptığı iyilikle güçlünün alanına âdeta tecavüz etmiş ve oraya zorla girmiştir: şimdi de güçlü kişi, şükran duyma edimiyle, iyiliği yapanın alanına misilleme amacıyla tecavüz etmektedir. Yumuşak bir intikam biçimidir bu. Güçlü olan, şükran duygusunun hoşnutluğu içinde olmazsa, kendini güçsüz göstermiş olacak ve bundan böyle güçsüz sayılacaktır. Bu yüzden her iyiler toplumu, yani başlangıçta güçlüler toplumu şükran duygusunu ilk yükümlülükler arasına koyar.
Sayfa 44 - Friedrich Nietzsche
Bil ki; tarih » gaye ve amacı şerefli ve faydaları çok olan bir ilimdir.
sonra kapı gıcırtısyla ortaklaşa kira ödediğimiz evlerde sessizlik aynanın karşısında çatalla şarkı söylüyor
Sayfa 47 - izdiham yayınlarıKitabı okudu
Dostlar Arasında - Bir Final
Güzeldir, birlikte susmak, Daha da güzeldir, birlikte gülmek, – Gökyüzünün ipek örtüsü altında
Müslüman Mahallesinde Neden Salyangoz Satılmaz? Ne Yediğini/Giydiğini Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim.
Sayfa 18 - kronik kitapKitabı okuyor