"Alçaklıkların en rezili siyasi alçaklıktır Münircim," dedim kendimi tutmaya çalışarak. "Buna bir de mezhep ve dini karıştırırsan, bildiğin şerefsizlik çıkar ortaya."İşte şu anda onu yaşıyoruz. Üstelik bunun bedelini bütün millet ödüyor.
Aslında hatırlamıyordum, hiçbir şey hatırlamıyordum, aldığım ilaçlardan değil, hiç beklemediğim bir anda gelen bu kadar sert bir darbenin benliğimi allak bullak etmesinden. Belki de hepsini, her şeyi, her ayrıntıyı unutmak istediğimden.
Sana inanan tek bir kişi varsa kurtulursun, ben bunu bilir bunu söylerim. Bir kişi bile yeter insanın kara kara kuytulardan çıkmasına;gerçekten varsa yeter. Hatta sana bir sır vereyim mi, o kişi kendin bile olabilirsin.
Doğrusunu istersen, insanlarla temas etmenin hemen her zaman bazı bedelleri oluyor. İki insan bir araya geldiğinde ilk olarak atılabilecek en büyük kazığı atıyor ve "Nasılsın?" diye soruyor örneğin. Ne bileyim ben nasılım? Düşünsen çıldırırsın. Çok düşünmemeye çalışıyorum.
Zaman meselesi ne acayip. Aynaya baktığımda beni üzen zaman, ektiğim bir fidana bakıp büyüdüğünü gördüğümde mutlu ediyor. Zamanla her şey geçiyor da, bu geçicilik de insanı dünyaya yabancılaştırıyor.Zamanın ne bok karıştıracağı gerçekten hiç belli olmuyor.
Aslında kalbim biraz kırık. İşler bu hale gelmeyebilirdi.Hani duvardan kaldırdığın çerçevenin izi, orayı yeniden boyayana kadar öylece kalır ya... Bilmiyorum, belki de artık badana zamanı gelmiştir.
Kafamın içi masmavi bir gök, uçmaya hazırlanıyorum. Bir gün şeklini şemalini unutsam da hayatımın bir döneminde seni çok sevdiğimi hiç unutmayacağımı biliyorum