Bir hastane koridorunun soğukluğunu iliklerine kadar hissetmemiş herkes hüznün baki olduğuna inanır ama değildir. Özlediği insanı rüyasında görmekten başka çaresi olmayanlar bilir, hayat çok da ciddiye alınacak bir yer değildir ve bazı uyanışlar özlem doludur, hıçkırarak ağlatır.Her erteleyiş, hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar.. Bir gün ciğere saplanıp, ölene kadar orda varolacak bir hançere dönüşebilir. Vakit varken, tam da şu an. Ölüm gelmeden!
Her erteleyiş hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar.. Bir gün ciğere saplanıp ölene kadar orada varolacak bir hançere dönüşebilir. Vakit varken, tam da şuan. Ölüm gelmeden!
Takvimler yine savaşı gösterirken, insanlar yine kendilerine ait olmayan ülkülerle dolup taşarak süngülerin gerisinde cephelere akın ediyordu. Herkesten biraz daha üstün olduğuna inanan bunakların tutuştuğu kavgada, ezilen çimenlerdiler oysa sadece.
Eh işte bazen çimenlerden biri kendi kaderini kendi tayin etmeye karar verebiliyor. Almanlar için savaşması adına savaşa yollanırken, trenden atlayarak kaçan ana karakterimiz gibi. Ve yazarın uygun gördüğü tesadüfler üzerine, o atladıktan sonra tren bombalanıyor ve bu sayede kimse onu asker kaçağı olarak aramaya kalkışmıyor.
Küçük bir Fransız köyünde savaşın çizdiği kompozisyonu, kedi gibi miskin ve dokuz canından birini feda etmiş bir ölünün gözlerinden sayfalara aktarıyor yazarımız. Doğrusunu söylemek gerekirse çizimleri gayet harikulade olmasına karşın hikaye anlatımı bir o kadar cansız. Ne insanların ruhuna ortak olabildim, ne köyün ambiansına kapılıp gidebildim. Savaşın gölgesinde bir çok portre var lakin, kendi cenazesini izleyen bir başkahramanı anlatıcı seçtiğinden belki de, tüm hikaye gaipten gelen sesler gibi. Ve senaryo ilerlesin diye biraz zorlama tesadüfler ve okuru sarsmak için zoraki bir trajedi ile gelen son.
Hepimizde olduğu gibi, hastamızda da birikmiş ve atıl halde olan sonsuz hatıra izleri bulunmaktadır. Bunların bazıları, bazı şartlarda yeniden uyandırılabilir; özellikle aşırı heyecanlanma ve uyarılma durumunda. Hatıralarımızın izleri zihinsel ufkumuzun çok daha ötelerinde, subkortikal düzeyde yerleşmiş olan çok eskiden yaşanmış ve beyinde yer etmiş hatıra kazıntılarına benzer şekilde, sinir sistemimize bir daha asla silinmeyecek şekilde kazınmıştır Uyarılma eksikliğinden veya olumlu inhibisyon durumundan dolayı sürekli bir erteleyiş içindedirler.
Bir hastane koridorunun soğukluğunu iliklerine kadar hissetmemiş herkes hüznün baki olduğuna inanır ama değildir. Özlediği insanı rüyasında görmekten başka çaresi olmayanlar bilir, hayat çokta ciddiye alınacak bir yer değildir ve bazı uyanışlar özlem doludur, hıçkırarak ağlatır.
Her erteleyiş, hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar... Bir gün ciğere saplanıp, ölene kadar orda var olacak bir hançere dönüşebilir. Vakit varken, tam da şu an. Ölüm gelmeden!
Her erteleyiş, hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar..Bir gün ciğere saplanıp, ölene kadar orda varolacak bir hançere dönüşebilir.
Bir böcek koleksiyoncusunun deniz kenarındaki kumullarla kaplı bir köye gitmesiyle başlıyor öykümüz. Kahramanımız, köyün yaşamını tehdit eden kumlarla mücadele işinde çalışşın diye köylüler tarafından kurnaz bir yöntemle bir kadının yaşadığı eve hapsediliyor. Yaşamak ve buradan kaçmak için tek bir yol var bu da ardı arkası gelmeyen kumlarla mücadele.
Evdeki kadınla gelişen duygusal yakınlık ve cinsel hayat, çeşitli firar denemeleri ve başarısızlık. Sonunda kabulleniş. Birgün çok istediği kaçış fırsatının eline geçmiş olmasına rağmen erteleyiş.
İçinde onlarca metafor barındıran eserde eminim herkes başka başka şeyler bulacaktır.
Keyifli okumalar.
Her erteleyiş, hayat boyu devam edecek bir vicdan yükü olabilir. Gecikmiş bir af dileme, söylemek için geç kalınan bir sevgi sözcüğü, o arasın ben haklıyımlar... Bir gün ciğere saplanıp, ölene kadar orada varolacak bir hançere dönüşebilir. Vakit varken, tam da şu an.Ölüm gelmeden!