Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eşe Akın

Eşe Akın
@eseakin
Söyle ben neyi resmedeyim, bakan kendi kadar görmüyor mu sanki?
Tevekkül hiçbir zaman insanın kendi gayretlerini ihmal ederek, her şeyi Allah'a havale etmesi anlamına gelmez. Sebebi işlemeyerek sonuç beklemek İslâm'ın ruhuyla çatışır.
Reklam
Mesela savaşlarda, hastalıklarda, zor zamanlarda en çok zarar görüp en çok acı çekenlerin masum çocuklar olmasının hikmetini anlayabilmiş değilim..
DOĞAN CÜCELOĞLU ÖNERİYOR: Hemen Bir Kenara Kaldırmamız Gereken Beş Alışkanlığımız 1 Başkalarını kırmamak için kolayca söz vermek 2 Kişinin sadece davranışına bakıp, davranışının arkasındaki niyeti hesaba katmamak 3 Öfkenin tutsağı olarak hemen karar verip tepkide bulunmak 4 Keyif alınan bir alanda gelişim için hiç değilse haftada bir zaman ayırmamak 5 Duyguların söylediklerini dinlememek

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan hayatının anlamını refahta, sosyal kimlikte bulamaz. Ancak içindeki niyetin sağlığında bulabilir..
Çünkü insan kendi özünü ne kadar erken fark ederse, kendisiyle ne kadar erken ilişki kurarsa o kadar yaşıyor demektir.
Reklam
Bu dünyanın geçici olduğunu anlamak için kaç ölüm haberi duymamız gerekiyor?
Sayfa 412Kitabı okudu
Kainat siz üzülüyorsunuz diye durmayınca devam etmek için bazen unutmak bazen de alışmak normaldi. Hayat büyük mutluluklara ya da derin kayıplara rağmen durmuyordu, durmayacaktı da. Dünya vazifesini yapmaya devam edecekti.
Yaşamak yorulmaktaır, diyordu bir yazar. Seni izlerken onu hatırladım. Seninle karşılaşana kadar ne kadar yorulduğumu fark etmemiştim..
Sayfa 151Kitabı okudu
Her halinle kabul edilmek, anlaşılmak, anlaşılmadığın zamanlarda bile anlaşılmaya çalışılmak, yalnız olmadığını ve kalbindeki hüznün ikizinin başkasının kalbinde de olduğunu görmek güzeldi..
Reklam
Sevmek fıtridir ve kimse size sevme diyemez diyordu biri. Nasıl ki insana uyuma, acıkma demek anlamsızdır; sevmek için de aynısı geçerlidir. İnsan sever. Asıl soru neyi ne kadar sevdiğidir..
Sayfa 80 - ÇınaraltıKitabı okudu
"Oğul, bir elin parmakları bile aynı değil. Dünyadaki hiçbir insanın parmak izi birbirine benzemez. Birinin bile... Bu, hayata atılmış bir imza, bir damgadır; hayat damgasıdır. Tıpkı parmak izleri gibi herkesin hayat çizgisi ve kaderi de farklıdır..."
Adeta insan, karşı cinsiyle insanlığını tamamlamaktadır. Bu bağlamda birbirine eş olarak yaratılmak, eşit yaratılmayı çağrıştırmamalıdır. "Bir bütünün iki yarısı" formülü de sınırları belli bir bütünlük içerisinde tıpatıp benzerliğe sahip iki yarımı tasvir etmemektedir. Mesele, kadının ve erkeğin yaratılıştan getirdikleri farklılıklar sayesinde kendilerinde olmayanı görebilen ve eksiklerini tamamlayarak birbirlerini üretebilen bir potansiyele sahip olmalarıdır
Kadın, din sayesinde değer mi bulmuştur, yoksa zaten kendi varlığında mevcut bulunan değeri gün yüzüne çıkarma fırsatına mı kavuşmuştur? Allah Resülü (s.a.s), 'cinsiyet'e değil 'insan'a odaklı konuşur. Onun kadına ya da erkeğe karşı, birbirinden apayrı ve özel iki yaklaşımı yoktur; onun insana yaklaşımı vardır. Bunun doğal sonucu olarak, kadına, erkek üzerinden değer vermez. Aksine kadının kendi varlığından aldığı ve eşref-i mahlúkat olarak bu dünyaya gelirken beraberinde getirdiği değeri bilir, görür ve gösterir.
Kadın ve erkek, yaratılıştan getirdikleri farklılıklar sayesinde birbirlerini tamamlayarak yeni iyilikler üretebilen bir potansiyele sahiptir. Onlar, böyle bir potansiyelle yaratılma noktasında eşdeğerdirler. Dolayısıyla kadının kendine has duygu, düşünce, yetenek ve deneyimleriyle kendine özgü mekânlar açması, sınırları açıkça çizilemeyecek bir anlam dünyasına erkeği taşıyarak ona yeni bir pencereden önce kendini, sonra da hayatı tanıma fırsatı sunması demektir.
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.