Toplumsal kredi mantığının ve bunun özgürlük için ne anlama geldiğinin canlı bir örneği Batı Çin'de milyonlarca Müslüman Uygur'un yaşadığı Sincan'da sergileniyor. Uygurlar sürekli ayrımcılık, baskı, kitlesel hapis ve devletin gözetim tekniklerinin en yoğun kullanımı ile karşı karşıya kaldılar. Artık evlerindeki her sözcüklerini ve eylemlerini
İyice bunaldığım
an hemen namaza dururdum. İşkencelerin etkisinden kurtulmak
için bunu yapardım. Namaza durdum ve tahiyyata ve selam vaktinegeldiğimde gördüm ki ben yalnız değilim. Es’selamü aleyke eyyühen- nebiyyü verahmetullahi ve berekatühü... dedim, yalnız olmadığımı
gördüm. Gerçekten bir Müslüman, akıllı bir Müslüman yalnız olsa
selam vermez, mademki ben selam veriyorum, Peygamber oradadır,
orada durmuş ben onunla selâmlaşıyorum. Es’selamü aleyna ve ala
ibadillahissalihin... Selam size ve bütün salih insanlara... Onlar da
benimleydi. Es’selamü aleyküm verahmetullah, selam bütün tabiata
ve insanlığa. Okudum durdum, güçlendim, yalnız değildim. Yeni bir
hayat kazandım ve yoluma devam ettim
Yusuf Dehri
bilhassa sünnete son derece ehemmiyet vererek tatbik etmemizi ve sünnetin en küçük adabını büyük bir emr-i İlâhi gibi tutmamızı tavsiye etti. Namazları vaktinden evvel hazırlıklı karşılamamızı, yani namaz vaktinden önce abdestli olmamızı, namazı abdestli karşılamamızı bize tavsiye etti. Münferit yaşamanın çok zararlı olacağını,
Eve giriş ve çıkışlarda, evde bulunan aile üyelerinr İslam’ın selamı olan “Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh” sözüyle selam ver.Ve sakın bu selamı, “günaydın” , “iyi sabahlar” , “merhaba” gibi başka selam sözleriyle değiştirme. Zira senin İslam’ın selamı yerinr bu tür sözleri kullanman, selamın zamanla unutulup yok olmasına yol açar.Halbuki “Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh” selamı, İslam’ın vazgeçilme bir sembolü ve Müslümanlar arasında bir paroladır.
Eski Istanbul'da benim yetiştiğim Üsküdar'da benim çocukluğumdaki arif zâtlar bir hasta dostlarını ziyarete gittikleri zaman içeri girer girmez: "Esselamü aleyküm ey iki gözümün nûru, inşallah Cenab-ı Hakk bu hastalığınızı günahlarınızın bedeli sayar" diye dua ederlerdi. O hasta da hemen elini kaldırır "inşallah Allah bu duanızı kabul eder" diye hamd ve şükürle duaya iştirak ederdi.
İsmi lazım değil, geçenlerde birisine aynı şeyi söyledim. Döndü benim yüzüme bön bön baktı, " ne demek yani benim ne günahım olacak" dedi.
Şimdi 50-60 seneden sonra zuhûr eden aradaki bu zerafet farkını görünce, insan doğduğu memleketinde değilmiş gibi hissediyor kendini.