Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doğurmazsan kadın değilsin!
Daha önce hiç duymamıştım :) “Kadın eşittir doğurmak” prensibini en güzel yarı göçebe Nuerlerin kısır gelinleri ailelerine geri gönderme âdetinde görmek mümkün. Meşhur İngiliz antropolog Evans- Pritchard bu geri dönen kadınların hayvan sürüsüne sahip olabildiklerine, istedikleri kadınla evlenebildiklerine ve aileye gelen başlık parasından pay alabildiklerine dikkat çekiyor. Altını çiziyoruz, istedikleri kadınla! Ancak hemcinsleriyle kurdukları bu yeni ailenin devam edebilmesi için de her şey düşünülmüş. Bunlar dışarıdan getirdikleri bir erkek hizmetçiyi damızlık olarak kullanabiliyor. Bu erkeklerin doğan çocuklarda hiçbir hak iddia edemediğini belirtmeye sanırız gerek yok. “Koca” rolüne bürünen bu kısır kadınlar tam bir erkek yaşamı sürdürebilirler kısaca. Birden fazla eş alabilir ve bunlardan biri kendilerini aldatırsa tazminat talep edebilirler.
Sayfa 151Kitabı okudu
"(...) onun bize öğrettiği aslında ilkel toplumlar hakkında değil genelde insan toplumunun doğası hakkındadır. Bir toplum hakkında öğrendiğimiz şey ister tarihsel isterse kendi zamanımızla ilgili olsun bütün toplumlar hakkında bize bazı şeyler anlatabilir."
sosyal antropolojinin*Kitabı okudu
Reklam
" İlkel bir toplum küçük olabilir ancak bir böcek ya da bir kelebek bir öküzden daha mı az ilginçtir?"
"Vahşilerin otomobil sahibi olmamaları, gazete okumamaları, alışveriş yapmamaları vs saf gerçeği onları daha çok ilginç yapar çünkü burada insan, medeniyetin teskin ve teselli edicileri olmaksızın bütün haşinlik ve zahmetiyle kaderle başbaşa kalır."
" Bir gün dünya üzerindeki yerli halklar, maksadı olabildiğince tam ve doğru bir anlatımı vermek olan tarafsız öğrenciler tarafından kaleme alınan atalarının hayatına dair böyle bir arşive sahip olmaktan çok memnun olabilirler."
İlkel Antropologlar ve Eleştirisi: Karşılaştırmalı Metod
"(...) bugün onların [19 yüzyıl antropologları], teorik esaslarını irkilmeden okumamız zordur; bazen de ortaya koydukları kendini beğenmişlik karşısında hayrete düşeriz. (...) şunun anlaşılması gereklidir ki o dönemde ilkel toplumlar hakkında pek az şey bilinmekteydi ve gerçek olarak kabul edilen şeyler sıklıkla gerçekler değil sathi
Reklam
İlkel(!)
"Antropolojik edebiyatta yerleşmiş olduğu anlamda 'ilkel" kelimesi, nitelediği toplumların zaman içerisinde ilk olanlar veya diğer toplumlara göre daha aşağı derecede olanlar olduğu anlamına gelmez. Bildiğimiz kadarıyla, ilkel toplumlar bizimki kadar eski bir tarihe sahiptirler ve bazı yönlerden bizim toplumumuzdan daha az gelişmiş olmalarına rağmen diğer hususlarda çoğu kez daha gelişmişlerdir. Hal böyle olunca, kelimenin seçimi belki de talihsiz bir tercihtir; ancak şu anda kullanımından kaçınılamayacak derecede tekbir bir terim olarak yaygın bir kabul görmüştür."
Sayfa 15 - BireyKitabı okudu
Etnoloji ve Tarih Ayrımı
"(...) etnologlar, haklarında tarihi kayıtların mevcut olmadığı ilkel insanların tarihini yeniden inşa etmeye teşebbüs ettiklerinde, sonuca ulaşmak için dolaylı delillerden yapılan çıkarımlara dayanmak zorunda kalmışlardır. Bu sonuçlar da durumun yapısı gereği, muhtemel tanımlamalar olmanın ötesine geçememektedir. Bazen, birtakım farklı, hatta karşıt hipotezler gerçeklere eşit derecede uygundur. Etnoloji, basit anlamıyla tarih değildir. Çünkü tarih bize hadiselerin geçmişte olabilir olduklarını değil gerçekten olduklarını, ayrıca yalnızca hadiselerin vuku bulduğunu değil, nasıl ve ne zaman ve genellikle de ne sebeple vuku bulduklarını haber verir."
Sayfa 12 - BireyKitabı okudu
Antropoloji’de Saha Araştırması
“ (…) Morgan’ın çalışması olan Iroquis dışında, on dokuzuncu yüzyıl sonuna kadar hiçbir antropoloğun alan çalışması yapmamış olması gerçekten ilgi çekicidir. (…) William James şöyle söyler: Sir James Frazer’a bildiği yerler hakkında sorduğumda yüksek sesle şöyle söyledi, ‘Tanrı Korusun!’.
Sayfa 72 - BireyKitabı okudu
" İnsanın goril benzeri bir yaratıktan geldiği kabul edildiğinde cinsi ilişkilerinin tarihin bir döneminde belirli düzeyde sınırsız bir nitelikte olması gerektiğini varsaymak, dahası bu durumdan tek eşliliğin nasıl olup da gelişebildiğini sormak akla yatkın görülebilir. Ancak gelişme varsayımı ve gelişmenin yeniden inşası tamamen tahminidir. Bunlar tarih değildir."
Reklam
" Böylece McLennan egzogamiyi anlamaya çalıştığında ensest tabusunun biyolojik ve psikolojik bir belirleyicisinin bulunduğunu açıkça reddetmiş ve bunu kız çocuklarını öldürme ve kan davası adetlerine ve totemik inançlara müracaatla açıklamayı denemiştir. İnsan tabiatına kız kaçırmak suretiyle yapılan evlilik törenine dair bir açıklama yapmak amacıyla bakmamış ancak bunun egzogami kurallarıyla nasıl ilişkilendirilebileceğini ve nasıl gerçek çapulculuğun bir kalıntısı olabileceğini göstermiştir."
büyü-din-bilim geçişi, Sir James Frazer (1854-1941)
" Zaman içerisinde toplumun daha zeki üyeleri durumun farkına vardılar ve bu evhamların giderilmesi neticesinde gönlü alınmak suretiyle tabiatın akışını kendi menfaatine çevirecek, insandan daha üstün ruhi varlıkların varlığını hayal ettiler. Bu din aşamasıdır. Nihayet, bu da bir yanılsama olarak görüldü ve insan sonuç aşamasında kendi gelişim aşamasına girdi."
" Edward Taylor (1832-1917) tüm dini inanç ve kültlerin rüya, vecd, hayal, hastalık,uyuma ve uyanma hayat ve ölüm gibi görüngülerin gözlemlenmesinden çıkarılan birtakım yanlış yargılar yoluyla geliştiğini göstermeye çalışmıştır."
" Benzer şekilde Morgan'a göre babanın neslinden bütün erkek akrabalara baba, annenin neslinden bütün kadın akrabalara anne, bunların çocuklarına kardeş, kızlarına kızkardeş, onların çocuklarına da evlat dendiği akrabalık isimlerinin tabaka sistemi, cinsel ilişkilerin bu toplumlarda bir dönemde az çok sınırsız bir şekilde cereyan ettiğinin delilidir."
" Bachofen'e göre başlangıçta her yerde sınırsız cinsel yaşam söz konusuydu daha sonra anasoylu ve anaerkil bir toplum varolmuş ve insanlık tarihinin ancak son dönemlerinde bu sistem babasoylu ve babaerkil bir topluma yol vermiştir."
177 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.