Derdâ, kısa araba geçmişinde en sevdiği yer olduğuna karar verdiği cam kenarında oturuyordu. manzaradan değildi cam kenarını sevmesi. yanında bir insan az olması demekti. öğreniyordu Derdâ. ne kadar az, o kadar iyi!
o güne kadar dünya üzerinde yaşamış ve yaşamakta olan her insandan ne kadar nefret ettiğini hatırladı. çevresi onlarla doluydu. kuşatılmıştı. insanlarla. yanından geçip giden insanlarla. önlerine çıktığı için hızlı adımlarla etrafından geçtikleri, siyahlar içindeki kızı görmeyen ve acelesi olan insanlarla. nasıl anlayamıyorlar, diye düşündü Derdâ. yanlarından geçiyorum. buradayım, aralarında. ama hiçbirinin umurunda değilim. görmüyorlar bile beni. hepsi de kör olmuş.