“Hiçbir yerde uzun uzadıya kalamam” diye sözünü sürdürdü. “Kök salmayı sevmem. Yitirme korkusu, gereğine uyma, arıklık kök salınca çöker. Bu şehirden de bir gün ayrılmam gerekiyordu. Sanırım o gün geldi çattı.”
Anlıyordum. O hep giderek, ben ise duvarlar örerek.
zaman ince ince yağarken üzerimize
nefesimin sesinde yaşlanıyorum.
havada bir serinlik ,
eylül sarısında gelinlik,
toprak mahçup ,
melal içinde kalemim ,
yol yorgunu yüreğim,
gidiyorum.
Bugün 15 Eylül Perşembe
Bugün aslında; geçmişimde yeniden hesaplastığım,
Gökyüzüne korkusuzca bakıp düşlediğim gün;
“Bugün”
Aynanın ardına yine geçemediğim gün
İlk defa adı yorgunu vapurun camında,
Bir o kadar yılgın ve tükenmiş kadının ufkundaki gözlerini gördüm;
“Umut dolu“
Bugün ilk defa, zemherinin puslu karanlık sabahlarında
Özenle ısınan ekmekler gördüm;
“Mutluluk dolu“
Koyu mavi ormanın titrek yaprakları arasında
Aydınlık bir yüz gördüm
Bugün İlk defa, cesur çocukların yüklendiği anne kalbini gördüm
”Huzur dolu”
Ve yıllar yılı ilk defa
Issız sürgünlerimin yeniden yeşerebildiğini gördüm.
.
Eylül mü, sen misin büken boynumu
uçuşan yapraklar göçen kuşlar mı?
...
Ey bahar! Bir daha çağın başlar mı?
.....
Yalan bahar/ların gönlüm dargını
Kavuşmak ümidi... Eylül yorgunu...
.
Eylül kapımızdan geçerken , ayrılığı bırakıyor , ölümü bırakıyor,fêlaketi bırakıyor, kapımızın eşiğinde kan kokusu bırakıyor .
İsmini Eylül bildim bileli, acıdan gün sundum bana ...