Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türk Edebiyatında 21. Yüzyıl | Kitap Önerileri
Türk edebiyatında son yirmi yıl pek çok değerli yazarın farklı eserler verdiği bir dönem oldu. 21. yüzyıl edebiyatı, post-postmodernizm ya da meta-modernizmin etkisiyle devam ederken edebiyatımızın son dönemine damga vurmuş birçok iyi romanı ve öykü kitabını listelemek istedim. Türk edebiyatında 21. yüzyıl eserlerini anlattığım videoyu izlemek
Göz göze hiç gelmeden hep başka birine bakmışız Yorgun bedenlerimizde faili meçhul bir yalnızlık...
Reklam
sabah şarkısı
Aynaya hiç bakmadan hep birbirimizi kırmışız Kanlı ellerimizde faili meçhul bir ayrılık Göz göze hiç gelmeden hep başka birine bakmışız Yorgun bedenlerimizde faili meçhul bir yalnızlık youtube.com/watch?v=saw2KCk...
Kahramanları ölmeye mahkûm bir film gibi Aynaya hiç bakmadan hep birbirimizi kırmışız Kanlı ellerimizle faili meçhul bir ayrılık Göz göze hiç gelmeden hep başka birine bakmışız Yorgun bedenlerimizde faili meçhul bir yalnızlık.. Yazık ah çok yazık.. (Seksendört - Faili meçhul)
Faili mechul bir yalnızlık .. Bu iftar akşamı 😃😃 böyle mi olsundu 😉😉 çay var o olsundu 😄😄😄
Hiçbir yalnızlık faili meçhul değildir. En derininizde kim varsa, işte o sizin katilinizdir.
Reklam
on ikiyi beş geçe
Zaman, can çekişirken, Akrep, yelkovan arasında; Bir adım öteye gidemezken geceden, Ay, ışığını çekerken sinesine, Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, Ve ben, son sigaramdaki dumanları da Hapsediyordum içime, Saat on ikiyi beş geçiyordu. Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum, yalınayak
ON İKİYİ BEŞ GEÇE Zaman, can çekişirken, Akrep yelkovan, arasında; Bir adım öteye gidemezken geceden, Ay, ışığını çekerken sinesine, Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, Hüzün, Bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime, Saat on ikiyi beş geçiyordu. Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum,
SANIRIM HİÇ BİR ZAMAN İYİ BİR ŞAİR OLAMAYACAĞIM odamın içinde yapayalnızım bütün kitaplarım raflarından yere düşmüş darmadağınığım duvarlar üzerime doğru geliyor ve kapılar ardına kadar kilitli
Serkan UÇAR
Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum, yalınayak çocukluğum; Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim, Ulu orta seriliyordu, harami sofrasına, Düş bahçelerim yağmalanıyordu, Herkes payına düşeni alıp giderken. Bütün kimsesizliğimle, Bütün çaresizliğimle, Bütün çıplaklığımla, kalıyordum karanlığın koynunda; Üşüyordum, Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık. Saat on ikiyi beş geçiyordu. Dişlerimle, şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden; Gün ağarıyordu saçlarıma, Tel tel, Raylarımdan çıkıyordum, Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına, Savruluyordum, Bir cinayete kurban gidiyordum, Kaza süsü verilmiş, Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında, Bir tabuta çivileniyordum. Saat on ikiyi beş geçiyordu.
Reklam
Saat On İkiyi Beş Geçiyordu
Zaman, can çekişirken, Akrep yelkovan, arasında; Bir adım öteye gidemezken geceden, Ay, ışığını çekerken sinesine, Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, Hüzün, Bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime, Saat on ikiyi beş geçiyordu. Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum, yalınayak
Bir Ruha Otopsi Yaparken
"Ve Aşk; ölümden geçip gitmiş bir ruha otopsi yapmaktı belkide.. Faili meçhul bir cinayete kurban mı gitmeliydi ruhum ki zerrelerine ayrılsın da tek tek açılmış yaraların sebebi bilinsin. Bu keskin ve derin çizikleri hangi delici bakış bırakmış olabilir? Peki ya sol tarafında çürümüş mor içindeki bu yara kimin eseri? Neşteri, tir tir titreyen elindeki kalemimi demeliyim bilmiyorum, dokunduracak tek bir zerresi kalmamış sanki. Vurgun yemiş gibi sızlayan şu şiirlere ne demeli, dantel gibi işlenmiş sanki karanlığı gecenin.. Can yetmezliğine söyle hangi nefes dayanır... Köşe kapmaca oynamış gibi yalnızlık mavisi her adımında hüzünler bırakarak.. Kırıkların hangisini sayayım... Hayallerin bini bin parça zemheriden kalma kar taneleri gibi beyaz ve sessiz... yüksek dozda ayrılık mı açmış adım başı mezarları.. Kimler kıymış gökyüzü biriktirdiğin gözlerinin rengine... Kaç kere unutulmuş açmak istedikçe solan tebessümlerin.. Söyle hadi bu göz yaşında saklı kaç ceset var.. Sevdiğin dikenler mi kana bulamış buket buket papatya taşıyan ellerini.. Kaç kere öldün de diyemedi sözlerin...."
Saat On ikiyi Beş Geçiyordu..
Zaman, can çekişirken, Akrep yelkovan, arasında; Bir adım öteye gidemezken geceden, Ay, ışığını çekerken sinesine, Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime, Saat on ikiyi beş geçiyordu. Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum, yalınayak
Yorgun bedenlerimizde faili meçhul bir yalnızlık…
Zaman, can çekişirken, Akrep yelkovan, arasında; Bir adım öteye gidemezken geceden, Ay, ışığını çekerken sinesine, Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara, Hüzün, bakır bir çaydanlıkta demleniyordu, Ve ben, son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime, Saat on ikiyi beş geçiyordu. Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm; Masum, yalınayak
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.