Feriha

Hiç kimse yaşam yolculuğunda başından sonuna kadar tutarlı kalamaz; tutarsızlık, tıpkı ölmek gibi yazgımızda vardır.
Reklam
Cesaretin en büyük düşmanı zehir, soğukkanlılığın ki ise hırs. Bunlar ateş ve buz gibidirler. Birbirlerini yok ederler. Çok cesur adam gördüm, ama inan bana hiç biri yeterince akıllı değildi. Akıllıların çoğu ise cesaretin aptallık olduğunu düşünüyordu. Çevremde pek çok hırslı insan ama hemen hepsi, onları isteklerine ulaştıracak olan asıl özellikten sabırdan, serinkanlılıktan yoksundular. Serinkanlı olanlar ise hırslı olamayacak kadar uyuşuk ve tembeldiler.
İşte mucizeler böyledir, dedim kendi kendime, hepsi yanılsamadan ibarettir. Bir an gözümüzü boyarlar, su birikintilerini pırlanta, delik deşik sokağımızı cennet yolu sanırız. Çocukluğumuzdan kalan o masum şaşkınlık duygusunu tatmaya başlarız; heyecanlanır, merak duyar, farkına varmadan yaşama bağlanırız, ama bu uzun sürmez, gerçek kısa sürede ortaya çıkar ve mucize diye bir şey olmadığını, bunun bir yanılsama olduğunu anlarız. Eski karanlık sokak, kirli su birikintileri önümüze serilir. Şaşkınlığımız, heyecanımız, merakımız kaybolur. Burada tek mutlu olan mantığımızdır; alışkın olduğu duruma yeniden dönülmüş, işler yoluna girmiştir. Korkulacak, kaygı duyulacak, çözümlenecek bir olay yoktur. Yaşam normal akışına dönmüştür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Umudun yaşamı güzelleştirdiğini söylerler, yalan. Umut düş kırıklığı yaratmaktan, gereksiz yere acı çekmemizi sağlamaktan başka bir işe yaramaz. İnsana gereken yalnızca gerçektir: basit, yalın ve kaba gerçek.
Bu bağ, çocukluğumuzun, aldığımız eğitimin, meslek edinmemizin, para kazanmamızın, âşık olmamızın, kendimizi başkalarına kabul ettirmemizin, başarılarımızın, başarısızlıklarımızın, sevinçlerimizin, hüzünlerimizin, her gün boğuşmak durumunda kaldığımız daha binlerce zorluğun görünmez, incecik zarlarından oluşur. Daha çocukluğumuzdan itibaren, biz farkına varmadan bu zarlar üst üste gelir, gözlerimizi kapatır, yaşamın bir kısır döngü olduğu gerçeğini görmemizi engeller. Böylece tanıştığımız her insanın, karşılaştığımız her olayın, yaşadığımız her günün birbirinden farklı olduğunu düşünmeye başlarız. Ama aklımız, dolap beygirininkinden daha fazla gelişmiştir. İlişkiler ne kadar karmaşık, insanlar ne kadar farklı, olaylar ne kadar renkli, ne kadar hızlı, ne kadar değişken olursa olsun, bir noktada, gerçeği; yani yaşamın hepimizi aynı konumda oynamaya koşullandırdığını, dolap beygirlerinden farklı olmadığımızı anlarız. Herkes anlar demiyorum, şu dünyada o kadar çok mutlu salak var ki, belki onlar anlamaz.
Reklam
Reklam
67 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.