Moskova'da öğrenciyken, "malûm kadınlar"dan biriyle, anlarsın ya, komşuluk etmek zorunda kalmıştım. Tereza adında bir Polonyalıydı. İri-yarı, kömür küfesinden çıkmış gibi kara bir kadındı. Birbirine bitişik kaşları, baltayla yontulmuşcasına kaba-saba bir suratı vardı. Karanlık gözlerinin hayvanca parıltısından, kalın ve gür
Yılbaşı Çavuşu.
"Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya; ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti, savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk. Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası
Reklam
Bu aralar ellerim hep üşür benim. Doktor "kansızlık" der. Ben "sensizlik" derim. (Edip Cansever) *** Eskici kapımı çaldığında henüz yeni toplamıştım ona vereceklerimi. Uzun zaman oldu onu görmeyeli. O bildiğiniz eskicilerden değil! Sokak sokak dolaşmaz. Dükkanı, telefonu, tanıyanı yoktur. Nerede yaşadığını, nerelerde
^Periler Ölürken Özür Diler^
"Ayak izlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri... Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs. Sana bugün bir mektup yazdım: En çok... En çok güllerden söz ettim. Saydam renksiz tutkun güllerden, Bir gül olmak korkusundan... Nedenini hatırlamıyorum ama ağladım. ‘Canım..’ diye başlanılıp, Vazgeçilmiş bir sürü kağıt
Kitaba düştüm, sabahtan akşama kadar okuyorum. Kitaplar akıllı kitaplar aptal. Kitaplar büyük, kitaplar çocuk. Kitaplar en uzak, en güzel yolculuk fakat kısır fakat sensiz...
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
* Yazık * Uzun zaman ardından dışarıya çıkmış olmam, yüreğimde ve zihnimde yabancısı olduğum bir heyecana tanıklık etmemi sağladı. Kalabalığın ardına karıştığımda önce kendimi bir ruh gibi hissettim. Sanki görünmüyor gibiydim, insanlarla karşılaştığımda hafif sağa ya da hafif sola çekilerek onlara yol veriyordum. Dalgınlığım bir ara
Reklam
1.000 öğeden 831 ile 840 arasındakiler gösteriliyor.