Tarih, bunu on yedi bin dilde yazmıştı ki, bazı şeylerin bir saatten sonra davası olmazdı.Fakat konu Müzeyyen olunca, ben tarihi falan takmazdım. Nitekim, konuya uygun düşen tarih de beni takmayacaktı.
Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenini bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...
Sabahları beraber uyanırdık..
Ben senden önce kalkardım, senin uyuyuşunu izlerdim…
Sonra sen uyanırdın, bana gülümserdin…
(Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku)