Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dövüş ve Sanat

Dövüş ve Sanat
@falkorog
Sıkı Okur
Elimden geldiğince okumaya, dinlemeye çalışıyorum; kendimi, diğelerini ve sessizliği. Kısacık ömrümle bir anlam yaratma gerilimi içerisindeyim. Anlamsızlığın ve absürdün eğlencesini kaçırıyorum işte çoğu zaman, bu yüzden.
Sevdiğini Özgürleştir...
"Sevgi özgürlüğün çocuğudur. O asla zorbalığın çocucuğu olamaz."
Reklam
Çılgınlıktaki Akıl
"Her zaman biraz çılgınlık vardır aşkta. Ama her zaman biraz da akıl vardır çılgınlıkta."
Yakıp Yıkmadan, Kırıp Dökmeden Sevmek
"Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir 'etki' değildir. Kökeleri insanın sevebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayal Olanı Somutlaştıran Bir Hareket ve Bir Umut
14-15 hamle sonra ilk engelle karşılaştı. Pütürlü, yumuşak zemin, ani bir kavisle yukarı tırmanıyordu. Gölge oyunlarıyla birlikte burnunun ucunda yükselen gerçekliği, elleriyle yokladı. Hayal gibi görüneni somutlaştırdı. Dizlerinin üzerinden uzanıp tepesini saran bu yapıyı ya da dokuyu takip etti. Mide tezi her yeni bilgiyle daha da güçleniyor, Adam’ın zihnini, düşüncelerini ve gözlerini saran bir çepere dönüşüyordu. Boğulma hissi, Adam hareket etmeyi bıraktığı an yığılıp kalacağı düşüncesini perçinliyordu. Bir umut, hiç durmadan yumuşak duvar boyu emekleyip hareket etti. Öncelikli sorun havasızlıktı. Bazen çok zayıf, kaşlarını titreştiren bir esinti hissettiği izlenimine kapılıyordu. Bu izlenim Adam’ı dalgınlaştırıyordu “Kurtuluşum, bir umut. Yaşamım bir işkence. Beynim bir fanus. Düşlerim kar tanesi. Hepsi erimiş, hepsi kurumuş. Hepsi dağınık ve hepsi karışık. Neyin yankısı bu kulaklarımı yakan, neyin umudu bu içimde coşan.” Hareket ettikçe beyninde şiir gibi düşünceler, sözler parlıyordu.
Sayfa 13 - KdyKitabı okudu
Reklam
Bir Oyun Perdesi Gibi Dalgalanan Karanlık
Ağırlığın sebebi havasızlık olmalıydı. Dizlerinin üzerinde doğrulmayı denedi. Koku, içi boş ve neredeyse beline yapışmış midesini buruyordu. Köpüren mide asidi boğazını tahriş ediyor, vücudu bir isyan halinde uyanıyor, çevresine tepki veriyordu. Adam “Ağırlık... Geçmeyecek, gitmeyecek gibi... Bir eylem, bir hareket, bir bilgi, bir tecrübe... Düşüncelerim kopuk kopuk. Durduğum yerde çöküyorum içime. Ağırlığı dinlemeyi bırakmalıyım.” tüm bu düşünceleri sayıklar gibi, kendisine sesli söylemişti. Konuşması bittiğinde fark etti bunu. Yer yer tizleşen, 43’lerine dayanmış sönük bir ses. Az önce kulaklarında tıslayan kendi sesiydi bu. Hayatını dolu dolu yaşayamamış, buruk bir tını vardı sesinde. Kaç hayal kırıklığı, kaç çöküş yaşamıştı bu ses. Kaç kez sessiz kalmıştı haksızlığın karşısında. Kaç dost ve sevgiliye kendini yeniden, ve yeniden baştan yorumlayarak anlatmıştı. Ve son olarak da kaç kabuk değiştirmişti bu ses ve onun ifade ettiği düşünceler. Adam “Hiçbirinin cevabını bilmiyorum ama sesim, sanki bir şeyler biliyor.” diye fısıldadı bir oyun perdesi gibi yoğunlaşan ve dalgalanan karanlığın içine.
Kötülük de Nedir ki...
Kötülük, özgül olarak insani bir fenomendir. İnsan öncesi duruma gerileme, insana özgü olanı, aklı, sevgiyi, özgürlüğü yok etme girşimidir.
Yaşama Tutkusu ve Ölüm İstenci Arasında Gidip Gelen Bir Sarkaç
Adam’ın iç seslerinden biri “Artık tek yol, bir tek yol kaldı geriye. Açılmaması gereken kapıların, kapanmaması gereken yolların başlangıcı. Doğmuş olanın sonu, sonun başlangıcı. Dünya, istediği kadar dönebilir artık. Zaman dilediği hızla akabilir. O da ne! Bir reddediş mi! Sonun şefkatli, sıcak kucaklayaşını geri çevirmek mi! Ne için doğruluyorsun be Adam çürümüş parmaklarının üzerinde. Çoktan bitti bu hikâye, vazgeç direnmekten, teslim ol sonun sonsuz karanlığına. Orada acı olmayacak, orada bilinç farklı frekans aralıklarında tekrar bütünleşecek. Vazgeç kendini yormaktan, nedir bu savaş hali! Nedir bu yaşam tutkusu ve sevgisi! Bırak gitsin. Bırak ve rahatla” Adam’ın iç seslerinden diğeri “Savaşmalısın en ufak yaşam kırıntısı için. Dinleme şu densizin hadsizliğini! Vazgeçme iyi olandan, yaşamdan. Elbette bir gün bitecek hikayen ve hikayemiz. O zamana kadar kırma kalemini, yakıp yırtma sayfalarını. En ufak mürekkep damlanı koru, muhafaza et. Gerekirse saçma şeyler yaz, çiz, karala. Ölmesine izin verme ruhunun. Bedenin yaşarken gömmelerine yumma göz, tıkama kulak. Aç tüm duyularını, bırak dağıtsın içindeki çocuk etrafı biraz. Kısacık yaşamını daha da kısaltmadan kalk ayağa tekrar. Yeterince düştüğün yerde kaldın, dinlendin. Daha bitmedi davamız. Daha bitmedi hikayemiz.” Adam dirseklerinin üzerinde doğruldu. Tüm bedeni bir nöbet halinde sarsılıyor, tir tir titriyordu. Hissettiği acıdan güç aldı. Ayağa fırlar gibi yerden kalktı.
Kaç Kabuk Değiştirebilir İnsan, Bir Ömrün İçinde?
İsyan eden, yanan kaslarını şimdi dinlendiriyordu. Çay kaşığı ile toprak kazmaya benziyordu bu. Fakat yarıktan esen temiz hava denklemi bozuyor, umutsuzluk kuyusundan aşağıya bakmasını engelliyordu. “Yormadan, kendimi yormadan atmalıyım kesikleri. Kendimle boğuşmamalıyım. Ne kadar süreceği ve ne zaman biteceği belirsiz. Nefes alır gibi yapmalıyım bu işi” Adam en başında hunharca tükettiği gücünü, şimdi damla damla akıtıyordu. Süre ve yol bulanıktı. Zaman olabildiğine genişlemişti önünde. Burada bir ömür tüketebilirdi. Daha doğrusu tüketmesi gerekebilirdi. “Sadece bir ömürse kabul edilebilir.” diye düşündü. Kaç ömrü olduğunu bilmiyordu ya da kaç ömür yaşayacağını. Kaç kabuk değiştireceğini bilmiyordu. “Belirli iki şey var” diye düşündü Adam. “Kalbim hala atıyor kurumuş göğsümde ve hala nefes alabiliyorum kurumuş boğazımla” Belirli bir ritim yakalamıştı şimdi. Kesikleri yumuşak fakat darbeleri yerindeydi.
Sayfa 19 - KdyKitabı okudu
Kalp Atışları Arasına Giren Dakikalar
Adam ayaklarının yerden kesildiğini çok geç fark etti. Kambur Balinadan, kıyıdan, kızıllaşmış batmakta olan güneşten uzaklaştı. Bulutların üstüne çıktığında ruhunun bedenine geri dönemeyecek kadar uzaklaştığını düşündü. Gözlerini kapadı ve bir süre öylece süzüldü. Kalp atışları yavaşladı, kanı durağanlaştı. Kalbi, Kambur Balinadan uzaklaştığı her fersah da ağırlaşıyor, her bir atış arasına dakikalar sığıyordu. Kendiliğinden “Gerçekten de... Öldüm mü?” sorusunu fısıldamasıyla birlikte süzülmesi bıçak gibi kesildi. Artık süzülmüyor, düşüyordu. Sürtünme kuvveti yüzünü geriyor, nefes almasını güçleştiriyordu. Bulutları geçer geçmez vedalaştığı kızıllığa, kıyıya geri döndü. Kambur Balinanın sonuna kadar açılmış ağzının içine son sürat düşüyordu. İçerisi karanlıktı ve Adam her mili saniyede bu karanlığa daha da yaklaşıyordu. Ağzın içinde dalgalanan, köpüren karanlığa bir göz kırpması aralığında daldı. Mideye geri dönmüştü. Gözlerini tekrar açtığında kalbi değil dakikada 8, 800 kez göğsünü yumrukluyordu.
Sayfa 17 - KdyKitabı okudu
Reklam
Yoğunlaşan Bir Rüya ve Düşünceler
Kambur Balina ağzını bir buçuk karış araladı. Boğuk sesi şimdi incelmiş ve tiz perdeden yükseliyordu. Bu ton Adam’a daha az korkutucu ve yakın gelmişti. “Kim olduğumu biliyorsun. Sadece hatırlamıyorsun. Önemli değil. Eğer hatırlasaydın burada olmazdım. İçimde binlerce ses var. Bazıları sırasını beklemeden parlayıp sönüyor. Az önceki öfkeli ses de
Sayfa 16 - KdyKitabı okudu
Karanlığın içinde görmek...
Karanlık... Önce gözlerini açıp açmadığından emin olamadı. Sağ elinin üstünde doğruldu. Bedeninin uyuşukluğu henüz çözül memişti. Bu yüzden gövdesini sağa sola çevirmek bile inanılmaz güç gerektiriyordu. Adam sesin dışarıdan mı yoksa kafasının için den mi geldiğini bilemedi. Kurumuş, kemikli sol elini gözlerine götürdü. Kirpiklerine sürtünen işaret parmağı, ona gözlerinin açık olduğunu yeterince ispatlıyordu.
Sevgi, nedir...
"Sevgi bir başkası tarafından etkilenme anlamında bir 'etki' değildir. Kökeleri insanın sevebilme yetisine uzanan, sevilen insanın gelişip mutlu olması için harcanan çabadır."
Nedir mutsuzluğun sebebi...
Tinin sıkıştırılıp kalıplara sokuşturulması insanı mutsuz eder. Din adamlarına koşulsuz bağlılıktır bunun sebeplerinden biri.
Özgürlük Nedir...
Özgürlük aklın, sağlığın, refahın, vicdanın sesini, akıl dışı tutkuların sesine karşı izleme kapasitesinden başka bir şey değildir.
Bir Çeşit, Ağırlığın Altında Ezilmeden Yaşama Sanatı
İnsan ağırlık sayesinde hafifler. Baskı sayesinde özgürce salınır. Gök cisimleri büyük bir ağırlık sayesinde uzayda süzülür; kuşlar muazzam bir basınç yardımıyla uçarlar: İnancın hafifçe süzülüşü akıllara durgunluk verecek bir ağırlık yardımıyla olur; ümidin en yükseklere tırmanışı tamamen zorluklarla ve sıkıntının baskısı yardımıyladır.
Reklam
Soğuğun Canlılığa Olan Tahammülsüzlüğü
Derisi donmuş grilik, kuyruğu karlar altında, sırtında biriken karlar rüzgarla bir eksilip bir artıyor. Göz kapakları kapalı, dudakları kilitli. Karaya oturmuş ağırlığı; kara gömülmüş, katılaşmış gövdesi soğuğun, kışın canlılığa olan tahammülsüzlüğünü gösteriyor.
Farkında olmak ya da olmamak
İnsan doğanın içindedir; onun zorunluluklarına ve rastlantılarına maruzdur, ancak doğayı aşar, çünkü hayvanı doğanın bir parçası yapan -onunla bir olarak- farkında olmama halinden yoksundur.
Yalnızlığa sürüklenen insan
"Cinsel sevgi iki kişilik yalnızlıktır. Oysa insan yaşayan tüm insaları, canlıları sever sevdiği kişiyle birlikte."